Son eklenenler
latest

728x90

header-ad

468x60

header-ad
nasa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nasa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Mars’ta üçüncü su deposu bulundu


NASA tarafından fonlanan araştırma ekibi, Mars konusunda bir açıklamayla gündeme geldi. Mars’ta su deposu bulundu. Bu Kızıl Gezegen’de bulunan üçüncü depo oldu
NASA tarafından fonlanan ekip, son yaptığı çalışmada Kızıl Gezegen’de antik kutup kalıntısı keşfettiğini açıkladı. Mars’ın kuzey kutbu altındaki buz tabakalarında su keşfeden ekip yaptığı açıklamayla bunu dünyaya duyurdu. Dönüm noktası niteliğindeki çalışma ile Mars’ın yüzeyinde devasa bir su-buz birikintisi olduğu ortaya çıktı. Söz konusu bilgi Mars’taki radarlardan geldi.

Konuyla ilgili açıklama yapan ekibin başındaki isim, Texas Üniversitesi Jeofizik Enstitüsü’nden Dr. Stefano Nerozzi, bu kadar yoğun su bulmayı beklemediklerini söyledi. Bulunan kutup buzulları, Mars’taki en büyük üçüncü su deposu olma özelliği taşıyor.

Bilim insanlarının bir sonraki adımı kutuplarda ne kadar su tutulduğunu tespit etmek olacak.

Kaynak
https://shiftdelete.net/mars-ucuncu-su-deposu-bulundu

İleri Okuma
https://www.universetoday.com/142308/new-layers-of-water-ice-have-been-found-beneath-mars-north-pole/

Bu Lav Tüpleri Kaşiflerin Mars’ta Yaşamaları İçin En Güvenli Yer Olabilir

Mars yüzeyi radyasyon yönünden yoğun bir bölgedir. Ancak orada bulunan lav tüpleri güvenlik sağlayabilir.

Mars’ta kamp yapmak için güvenli bir yer yok. Ancak bir araştırmacı ekibi gelecekteki Mars kaşiflerinin mümkün olan en iyi saklanma yerinin neresi olabileceğini belirledi: alçakta bulunan Hellas Planitia’daki lav tüpleri -antik meteor darbeleri tarafından Kızıl Gezegenin yüzeyine fırlatılan bir darbe havzası.

Mars’ın her bölgesi sizi öldürebilir. Yüzeyi kurak, oksijene aç bırakıyor ve her gün acımasız, filtrelenmemiş güneş radyasyonu çekiyor. Gelecekteki Marslı kaşifler, yola çıktıklarında hayatlarını tehlikeye atacaklar. NASA, dünyanın ötesinde oksijen, gıda ve su taşıma konusunda onlarca yıllık deneyime sahiptir. Fakat bu son öldürücü şeyin yani radyasyonun üstesinden gelmek daha zor bir problem.

Yeryüzünde, manyetosfer olarak bilinen güçlü bir manyetik kalkan bizi uzayın sert radyasyonundan korur. Onsuz, sürekli bir elektromanyetik ışın akışı hücrelerimize ve DNA’mıza zarar verir, sağlığımız için korkunç sonuçlar doğurur. Daha yavaş hareket eden güneş rüzgârı veya göreli kozmik ışınlar olarak uzayda yol alan iyonize parçacıklar bu riske katkıda bulunur. Yeni çalışmanın araştırmacılarının makalelerinde belirttiği üzere manyetosferden çıkan insanların (Apollo astronotları) deneyimlerinden, bu parçacıklara birkaç gün maruz kalmanın bile baş ağrılarını, ışık parlamalarını ve kataraktları tetikleyebileceğini biliyoruz. Ayrıca, her zaman bir güneş patlaması veya kozmik ışın patlamasının bir Mars yaşam ortamını ani, ölümcül bir doza maruz bırakma riski vardır.

NASA, bir uzay aracına veya yaşam ortamına koyabileceğiniz çok fazla kalkan olduğunu söylüyor ve Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronotların bile Dünya’da deneyimleyeceklerinden çok daha yüksek kanser riski olduğunu kabul ediyor. Ancak yeni makalede, bu araştırmacı ekibi, Hellas Planitia lav tüplerinin Marslı kaşiflerin kamp yapabilecekleri en güvenli yerler arasında olabileceğini savunuyor.

Hellas Planitia’nın kendi başına birkaç koruyucu avantajı var: NASA sondaları, Mars’taki en yoğun radyasyon ortamlarının kutuplarda olduğunu göstermiştir. Ancak Hellas Planitia ekvatora daha yakındır ve çarpma havzası olarak düşünüldüğünde diğer yerlere kıyasla daha alçakta yer alıyor. Bu da Mars atmosferinin yukarı kısımlarda daha ince olduğu anlamına gelir. Araştırmacılar, Mars’ın daha yüksek rakımlı bölgelerinden yaklaşık %50 daha az radyasyonun havza tabanına ulaştığını yazdı. Kaşifler, Mars’ta başka bir yerde 547 μSv[1]/gün ile karşılaştırıldığında, havzada günde yaklaşık 342 μSv/gün değerinde bir radyasyon dozunun mümkün olduğunu düşünüyor. Bu çok daha küçük bir doz, ancak yine de genellikle güvenli kabul edilen dozdan çok daha yüksek.

Richard Kerr’ın 2013 yılında Science dergisinin haber bölümüne yazdığı gibi, uzun süreli ölümcül radyasyon dozlarına bu şekilde maruz kalmanın kesin etkileri tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak 342 μSv/gün, NASA’nın maruz kalmayı sadece birkaç ayla sınırladığı ISS’de astronotların her gün yaşadıklarında ortalama olarak maruz kaldıkları dozdan %25 daha yüksektir. Marslı kaşifler yıllarını kızıl gezegende geçirebilirler. Araştırmacılar, yıllarca böyle yüksek bir doza maruz kalmanın ilgili herkes için ciddi bir tehlike oluşturabileceğini söyledi. (ABD Nükleer Düzenleme Komisyonu‘na göre maksimum güvenli radyasyon dozu, yılda 620 millirem veya 6200 μSv’dir. Mars’ta günde 342 μSv seviyesindeki radyasyon ile, Marslı kaşifler sadece 19 gün içinde maksimum güvenli radyasyon dozuna maruz kalacaklar.)

Hellas’ın kuzeydoğu tarafı boyunca, lav tüplerinin bölgenin etrafında oluşmasına izin veren Hadriacus Mons adlı eski bir volkanik dağ var. Dağ, magma ve yeraltı suyu arasındaki temastan kaynaklanan bir patlamanın sonucunda oluşmuştur.

Dünya’da, yer altındaki akışkan lavlar yüzeye çıkarken zeminde oyuklar oluşturabilir ve buradan çıkan erimiş kaya tahliye edildikten sonra sert duvarlar, zeminler ve tavanlarla boş tüneller meydana getirir. Bir krater çukuru ise, lav boşluğunun ve yanardağının patlamasından ziyade, boş veya oyuk bir boşluğun üzerinde yatan yüzeyin çökmesi veya batmasıyla şekillenen dairesel veya eliptik çöküntü havzasıdır. İki yöntem ile bunları tespit etmek uzay aracı görüntüleri ile mümkündür. İlk yöntem, çökmüş lav tüplerinin kalıntıları olduğuna inanılan oluklardan bilgi edinmektir. İkinci yöntem, lav tüplerine giriş olarak varsayılan koyu, neredeyse yuvarlak olan “tepe pencerelerinin” yerini saptamaktır.

Mars’ın yörüngesindeki sondalardan alınan görüntülerle arama yapan araştırmacılar, böyle birkaç krater çukur zincirleri ve Hadriacus Mons çevresindeki Mars kabuğuna gömülen eski lav akıntılarının diğer kanıtlarını belirlediler. Bu alçak dağın etrafındaki birden çok alanın gelecekteki keşifler için cazip adaylar olabileceğini yazdılar ve benzetimler, daha düşük yer çekiminin olduğu Mars’ta, oyulmuş tüplerin Dünya’da bulunanlardan çok daha büyük olacağını gösteriyor.
(Üstte) New Mexico’da bir lav tüpünü saklayan bir çukur krater zincirinin havadan görünüşlerini ve (altta) Mars’ta benzer bir oluşumu gösteren bir resim.
Bu ipuçlarının Hellas Planitia’da gerçek lav tüplerinin varlığına işaret ettiği varsayılarak, araştırmacılar radyasyon kalkanı olarak lav tüpleri fikrini test etmek için Güneybatı Amerika’daki benzer yerleri ziyaret ettiler. Dünya yüzeyindeki kozmik radyasyon Mars’tan çok daha düşük olmasına rağmen, bu parçacıkların bazıları gezegenimizin yüzeyine ulaşabilir. Araştırmacılar, Kaliforniya’daki Mojave Aiken tüpü, Arizona’nın Lava Nehri Mağarası ve New Mexico’nun Big Skylight, Dev Buz Mağarası ve Kavşak Mağarası’nın içindeki ve dışındaki radyasyon ölçümlerini karşılaştırarak önemli bir radyasyon kalkanı etkisi buldular. Sonuçlarını Mars’a göre tahmin ederek, insanların Hellas lav tüpünde yaşayabilmeleri için yaklaşık olarak günde 61,64 μSv radyasyon dozunu deneyimlemeleri gerektiğini hesapladılar. Bu yine de yüksek bir değer, ancak Mars’ın yüzeyindeki bir yaşam ortamında yaşadığınız zaman alacağınız değerden ziyade dişlerinizin röntgenini günde birkaç kez çektiğiniz zaman alacağınız değere çok daha yakın.

Araştırmacılar, tüplerde yaşamın başka potansiyel avantajları olduğunu yazdı. Tüpleri tespit edip kendi yaşayabileceğimiz şekilde düzenleyebiliriz. Böylece oralarda yaşam yerleri kurabilir tozlardan fırtınalardan, mikrometeoritlerden ya da atmosferin ince olmasından kaynaklı sıcaklık dalgalanmalarından ve tehlikeli maddelerden korunabiliriz.

Bu kaşifler Kızıl Gezegen hakkında daha fazla şey öğrenebilirler. Araştırmacılar, “Ayrıca aday lav tüpleri, Mars jeolojisi ve jeomorfolojisinin doğrudan gözlemlenmesi ve incelenmesi için önemli yerler olarak hizmet edebilir.” deyip şunları da ekledi: “Bu lav tüpleri Mars’ın doğal tarihinde erken mikrobiyal yaşamın gelişimi için herhangi bir kanıt ortaya çıkarmak için de potansiyeldir.”

[1] Sievert: Işınlanan maddenin 1 kg’ına 1 joule’lük x ve gama ışını ile aynı biyolojik etkiyi meydana getiren radyasyon miktarıdır. Burada mikro sievert kullanılmıştır.

NASA ve SpaceX Uzay Tarihinde Yeni Bir Dönem Açtı

Uzay tarihi bir kez daha yazıldı.30 Mayıs 2020’de SpaceX ve NASA uzaya Crew Dragon uzay aracı ile iki astronot fırlattı. Bu fırlatma ile ilk defa özel bir şirketin yörüngeye insan gönderildi ve 2011’de biten Uzay Mekiği Programı’ndan beri ilk defa ABD’den mürettebatlı fırlatma yapıldı.

“SpaceX ilk defa astronotlu fırlatma yaptı ve aynı zamanda ilk defa bir hükümet yörüngeye astronot göndermek için ticaret şirketine güvendi.” diyor uzay danışmanı Laura Forczyk. “Bu büyük bir olay.”

Fırlatmanın ilk olarak 27 Mayıs 2020’de yapılması planlanmıştı fakat kötü hava şartlarından dolayı ertelendi. Yedek tarih olarak belirlenen 30 Mayıs’ta hava şartları uygun olduğundan NASA astronotları Bob Behnken ve Doug Hurley başarıyla Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) doğru kalkış yaptı.
Kalkış anından görüntü  (Kaynak: SpaceX)
Crew Dragon’un Uluslararası Uzay İstasyonu’na ulaşması yaklaşık 19 saat sürdü. Uzay aracı ISS’ye otonom olarak kenetlendi, Behnken ve Hurley uzay aracı varmadan önce elle kumanda edilen uçuş sistemlerini test etti.

Behnken ve Hurley ISS’ye varır varmaz, Crew Dragon üzerinde test yapılmaya devam edilecek. Crew Dragon ile Dünya’ya dönmeden önce ISS’de bir ay ile dört ay arası bir süre kalacaklar ve ikili, şu anda orada bilimsel araştırma yapan diğer iki astronota katılacak.

Falcon 9 roketinin Crew Dragon’u alev huzmelerinin üstünde yörüngeye taşıması insanlı uzay uçuşunda yeni bir dönem başlattı. Fırlatmadan sonra “Bu gürültüyü daha önce duymuştum fakat kendi ekibinin o roketin içinde olduğu zaman tamamen farklı bir his.” dedi NASA yöneticisi Jim Bridenstine. Artık SpaceX ISS’ye insan gönderebildiği için NASA Rus Soyuz uzay aracını satın almak zorunda kalmayacak ve uzaya astronot gönderme konusunda daha esnek olacak.

Nasa Ay ve Mars İçin Yönerge Yayınladı


Nasa, Ay ve Mars için yönerge yayınladı. Bu yönerge ile bilimsel araştırmalar daha da hızlanabilir.

NASA, Ay’a ve Mars’a insan gönderme çalışmalarına hızla devam ediyor. Uzay ajansı, Mars’ı ve Ay’ı insan ve robotik görevler sırasında olası bir biyolojik kirlenmeye karşı nasıl koruyabileceklerine ilişkin bir yazı yayınladı.

NASA’nın açıklanan güncellenmiş gezegen koruma politikaları, Dünya’dan Ay’a ve Mars’a bilimsel araştırmaları kesintiye uğratabilecek ileri düzeyde kirlenmeyi önlemek için mevcut olan mevcut kuralları genişletmeyi amaçlamaktadır. Başka bir deyişle, uzaydaki keşiflerin, bir alanı yanlışlıkla kirletilmesinin bir astronot veya gezici robot yoluyla olmasını engellemeye çalışacak. Oluşacak kirlenmenin uzaydaki doğal gelişmeler sonucunda oluşmasını istiyorlar. Aynı şekilde ters kirlenmeyi de önlemek istiyorlar. Uzaydan gelebilecek zararlı bir madde Dünya’da da sorunlara yol açabilir.

NASA’nın almış olduğu kararlar, 1960’larda alanın keşfedilme ve kullanılma şekline sınırlar koyuyor. Uluslararası olarak kabul edilmiş yasal bir çerçeve olarak, Dış Mekan Antlaşması uyarınca kirlenmeyi önleme yükümlülüklerini yerine getirmesine odaklanıyor.

Bir sonraki Ay misyonu ve Mars’ın olası insan keşfi yaklaştıkça NASA, Ay ve Mars için yönerge yayınlayarak işler dururken bazı görevlerin gerçekleşmesini engelleyebilecek bazı kuralları uygulama şeklini ayarlamak istiyor.

Ay Yüzeyine Yapılacak İnsan Misyonları Sadece Birkaç Yıl Uzakta

Web semineri sırasında konuşan NASA yöneticisi Jim Bridenstine, Ay yüzeyine gelecek insan misyonlarının sadece birkaç yıl uzakta olmasına rağmen, bazı alanların biyolojik kirlenmeden daha fazla korunması gerektiğini söyledi.

Ay’da su buzu keşfedildikten sonra, Kategori II gök cismi olarak sınıflandırıldı. Yani gelecekteki görevleri engelleyebilecek küçük de olsa kirlenme riski var. Ancak, yeni yönerge uyarınca, NASA sadece suyun bulunduğu kısımları Kategori II olarak tanımlamak ve Ay yüzeyinin geri kalanını Kategori I olarak yeniden sınıflandırmak istiyor. Böylece daha fazla keşif özgürlüğü sağlayacak daha katı koruma önlemlerinden kaçınılabilir.

Mars ile ilgili olarak, Bridenstine, kuralların mevcut uygulamasında bazı değişiklikler yapmanın önemli olduğunu söyledi. Aksi takdirde Mars gezegenine insan misyonları, orada biriken bazı mikrobiyal maddelerin çoğalması nedeniyle imkansız olacaktır. Ancak, Mars’a insan göndermek için daha çok zaman var. NASA’nın hangi bölgeleri kirletmekten kaçınması gerektiğini analyabilmesi için daha fazla veriye ihtiyaç duyuluyor. Potansiyel olarak hayat barındırabilecek bölgelerin zararlı maddelerle kirletilmesini istemiyorlar.

Bridenstine, yeni yönergenin “Mars’ın insan keşfine olanak tanıyacak, hayranlık uyandıran bilim ve yenilikçi ticari faaliyetler için yeni fırsatlar yaratacağını” söyledi.

NASA, önümüzdeki yirmi yıl içinde Mars’a mürettebatlı bir iniş sağlayabileceğini düşünüyor, ancak bu arada hala yapılması gereken çok sayıda araştırma var. Önümüzdeki haftalarda Mars’a gönderilecek Perseverance Rover ile daha çok bilgi analiz edip, korunması gereken bölgelerin belirlenmesi amaçlanıyor.