Taşkalem
-
Ağustos 05, 2020
Edit this post
MIT‘de görev yapan araştırmacılar ve Türk profesör Canan Dağdeviren, kişinin hayati belirtilerini izlemek için kıyafetlere işlenmiş sensörler geliştirdi. Henüz prototip aşamasında olan bu esnek sensör buluşu ile ilk adımda hastaları, sporcuları ve astronotları takip edecek.
MIT araştırmacıları, elektronik sensörleri kumaşlara yapıştırılarak, insanların vücut sıcaklığı, solunum ve kalp atış hızı gibi hayati belirtilerini izlemek için kullanılabilecek t-shirt veya diğer giysiler yaratmalarını sağlayan bir yol geliştirdiler.
Sensörlerin gömülü olduğu giysiler, makinede yıkanabilir ve onları giyen kişinin vücuduna yakın olacak şekilde özelleştirilebilir.
Araştırmacılar, bu tür algılamanın evde veya hastanede hasta olan insanları, sporcuları veya astronotları izlemek için kullanılabileceğini belirtiyor.
Canan Dağdeviren yaptığı açıklamada, "Her gün giydiğimiz tekstil ürünlerinin içine piyasada bulunan herhangi bir elektronik parçayı veya özel laboratuvar yapımı elektronikleri ekleyerek kendimize uygun giysilere sahip olabiliriz. Bunlar özelleştirilebilir, bu nedenle vücutlarından sıcaklık, solunum hızı ve benzeri gibi bazı fiziksel verilere ihtiyaç duyan herkes için giysiler yapabiliriz" dedi.
Gömülü Sensörler
Diğer araştırma grupları, sıcaklığı ve diğer hayati belirtileri ölçebilen ince, cilt benzeri yamalar geliştirmiştir, ancak bunlar hassastır ve cilde bantlanmalıdır. Canan Dağdeviren'in Conformable Decoders grubu, çıkarılabilir elektronik sensörler içeren esnek bir kumaş kullanarak, normalde giydiğimiz kıyafetlere daha benzer giysiler oluşturmak için yola çıktı.
Dağdeviren, "Tekstil elektriksel olarak işlevsel değildir. Giysilerimizin pasif bir unsurudur, böylece günlük aktiviteleriniz sırasında cihazları rahat ve uygun bir şekilde takabilirsiniz. Ana hedefimiz, vücudun fiziksel aktivitelerini aynı vücut kısmından, herhangi bir fikstür veya bant gerektirmeden ölçmektir" ifadelerini kullandı.
Elektronik sensörler, epoksi ile kaplanan ve daha sonra kumaştaki dar kanallara dokunan uzun, esnek şeritlerden oluşur.
Bu kanallar, sensörlerin cilde maruz kalmasına izin veren küçük açıklıklara sahiptir.
Kalp atış Hızı veya Solunum Hızı Ölçebilen Sensör
Bu çalışma için araştırmacılar, 30 sıcaklık sensörüne sahip bir prototip t-shirt ve kullanıcının hareketini, kalp atış hızını ve solunum hızını ölçebilen bir ivmeölçer tasarladılar.
Giysi daha sonra bu verileri kablosuz olarak bir akıllı telefona aktarabilir. Bunun içinde özel bir telefon uygulaması geliştirdi.
Elde edilen bütün bilgiler telefona gidiyor ve cloud (bulut) vasıtasıyla uzaktan doktorun bilgisayarına gönderilebiliyor.
Giysiler, içine yerleştirilmiş sensörler ile birlikte yıkanabilir. Sensörler çıkarılabilir ve farklı bir giysiye aktarılabilir.
Taşkalem
-
Ağustos 05, 2020
Edit this post
Albert Einstein'ın dünya çapında tanınmadığı bir dönemi düşünmek zor. Ancak 1915'te görelilik teorisini tamamlamasının ardından bile, Almanya'nın dışında tanınmıyordu. Ta ki; İngiliz astronom Arthur Stanley Eddington araya girene kadar...
Einstein'ın fikirleri, 1. Dünya Savaşı'nın kuşatmaları ve İngiltere'de, 'düşman' tarafından üretilen bilimi hoş karşılamayan zararlı milliyetçilik nedeniyle kapana kısılmıştı.
Einstein bir sosyalistti. Eddington ise Dostların Dînî Derneği üyesiydi. Her ikisi de bilimin, savaşın yol açtığı bölünmeye üstün gelmesi gerektiğini düşünüyordu.
Görelilik kuramının gözler önüne serilmesini sağlayan ve Einstein'ı dünyanın en ünlü insanlarından biri yapan, onların ortaklıklarıydı.
Einstein ve Eddington savaş sırasında bir araya gelmedi. Hatta doğrudan iletişim bile kurmadılar. Bunun yerine, savaşta tarafsız kalan Hollanda'daki bir ortak arkadaşları görelilik kuramını İngiltere'ye yaydı.
Mektup, Cambridge Üniversitesi Profesörü ve İngiliz Kraliyet Astronomi Topluluğu yetkilisi Eddington'ın eline geçtiği için, Einstein çok ama çok şanslıydı.
Sadece teorinin karmaşık hesaplamalarını anlamakla kalmadı. Eddington, savaş karşıtı olarak Alman bilimini önemsemeye istekli az sayıdaki İngiliz bilim insanından da biriydi.
Kendini, Einstein'ın bilimin temellerinde devrim yaratmasına ve bilim insanlarının evrenselliğinin yeniden kabul görmesine adadı.
Einstein'ın teorisini test etmek için yolculuk
Einstein, savaş nedeniyle Berlin'de kapana kısılmıştı; abluka altında açlık çeker bir halde ve siyasi görüşleri nedeniyle hükümetin gözetimi altındaydı.
Eddington ise İngilizce konuşan dünyayı, 'düşman' bir bilim insanının dikkate değer olduğuna ikna etmeye çalışıyordu.
Görelilik kuramı üzerine kitapları ilk o yazdı. Einstein üzerine çok ilgi gören dersler verdi ve 20'inci yüzyılın en büyük bilim iletişimcisinden biri oldu.
Kitapları on yıllar boyunca en çok satanlar listesinde kaldı. Sık sık BBC'nin radyo programlarına konuk oldu. En sonunda da çalışmaları nedeniyle nişana layık görüldü.
![]() |
| Arthur Eddington tarafından 29 Mayıs 1919'da çekilen güneş tutulması fotoğrafı |
Eddington, görelilik kuramını kanıtlamaya ihtiyaç duyuyordu.
Einstein'ın genel görelilik kuramını test etmek en iyi seçeneğiydi.
Einstein, ışığın Güneş gibi büyük kütlelerin yakınından geçtiğinde yer çekimi nedeniyle yön değiştirdiğini söylüyordu.
Bu, uzaktaki bir yıldızın ufak oranda yer değiştirmiş gibi görünmesi anlamına geliyordu.
Denklemlere göre sapmanın tam olarak 1.75 saniyelik bir yay olması gerekiyordu.
Bir astronom için bunu ölçmek kolay olmasa da, mümkündü.
Bu gözlemin yapılabilmesi için tam Güneş tutulmasının beklenmesi gerekiyordu.
Tam Güneş tutulmaları nadir görülür, kısa sürer ve Avrupalı astronomların ücra bölgelere gitmesini gerektirir.
Einstein öngörüsünün test edilmesi için yıllardır uğraşıyordu, ancak henüz başarıya ulaşamamıştı.
Eddington, 1919 Mayıs'ında meydana gelecek ve güney yarımküreden izlenecek olan tutulmanın bunun için bir fırsat olabileceğini düşündü.
![]() |
| Frank W Dyson (solda) Eddington'ın keşfi yolculuğunu yapabilmesi için gereken fonu buldu |
Atlantik Cephesi'nde Almanların tehditlerine rağmen, bu keşif gezisininin yapılabileceği İngiltere'den daha iyi konumda bir ülke yoktu.
Eddington'ın bunun için büyük bir desteğe ihtiyacı vardı.
İngiltere Kraliyet Rasathanesi'nin müdürü olan Frank W Dyson yakın arkadaşıydı.
Dyson, keşif yolculuğunun maliyetinin karşılanmasını sağladı, ancak alınan parayla bile savaş koşullarında gerekli ekipmanı bulmak zordu.
Daha da kötüsü, Eddington, hapse girme ihtimali nedeniyle, keşif yolculuğuna çıkamayabilirdi.
Dostların Dini Derneği üyesi olarak, Eddington bir savaş karşıtıydı ve orduya katılmayı reddetti. Başka pek çok üye ise ya cezaevine girdi ya da çalışma kamplarına gönderildi.
Eddington'ın cezaevine gönderilmesi son anda engellendi. (Bunda İngiltere Kraliyet Rasathanesi'nin müdürü olan arkadaşının rol oynadığına şüphe yok.)
Şaşırtıcı bir şekilde, Einstein'ın teorisini test etmek için keşif yolculuğuna çıkması koşuluyla muafiyet tanınmıştı.
'Hayatımın en harika anı'
1918'in Kasım ayındaki ateşkes, keşif yolculuğunun yapılabileceği anlamına geliyordu.
Eddington, keşif yolculuğunun, sonucu ne olursa olsun, Einstein'ı dünya kamuoyuna tanıtmasını umuyordu.
Eddington ve Dyson, sonuçların hem bilim camiasında hem de kamuoyunda heyecan yaratması için çaba gösterdi.
Gazeteler, Eddington'ın 'Newton ve Einstein arasındaki destansı mücadele' olarak sunduğu deneyin sonuçlarını vermek için hazırdı.
Savaş zamanında çektiği yokluktan ötürü ciddi derecede hasta olan Einstein, bu konuda çok az şey biliyordu.
Bunun yerine, Eddington ve iş arkadaşlarının, Einstein'ın öngörüsünü kendi kendilerine test etmeleri gerekiyordu.
![]() |
| Eddington'ın yıldızların pozisyonlarındaki değişimi ölçen komporatör aleti |
Tutulmayı izlemeleri için iki ekip görevlendirildi: Eddington'ın ekibi Brezilya'ya gönderildi, diğer ekip ise Batı Afrika'daki Principe Adası'na…
29 Mayıs 1919'da, yani 100 yıl önce, astronomlar yıldızlardaki ufacık değişimi yakalayarak, bizim evreni algılayışımızdaki büyük değişime yol açmak için, 6 dakika boyunca kararan gökyüzünü gözlemledi.
Hava koşulları, ekipman sıkıntısı gibi sebeplerle neredeyse mahvolmak üzereyken, keşfe katılanlar, Güneş'in yerçekimi nedeniyle yerleri değişen yıldızları gösterdiğini umdukları fotoğrafları ülkelerine geri götürdüler.
Aylar boyunca süren yoğun ölçümler ve hesaplamalardan sonra, Eddington olumlu neticeye ulaştı.
Bunun, hayatının en harika anı olduğunu söyleyecekti:
"Einstein'ın teorisinin kanıtlandığını ve yeni bilimsel düşüncenin kabul edilmesi gerektiğini biliyordum."
Sonuçlar, Newton'ın mı Einstein'ın mı haklı çıktığını merak eden bilim insanları ve muhabirlerle dolu Kraliyet Topluluğu'nun bir odasında açıkladı. (Bu sırada Newton portresinden onlara bakıyordu)
Duyuru, muazzam bir heyecana yol açtı. Kraliyet Topluluğu'nun başkanı, bunu "insan düşüncesinin en üst düzey başarılarından biri" olarak nitelendirdi.
Times'ın bir sonraki günkü başlığı şuydu: "Bilimde Devrim"
Eddington her şeyi mükemmel bir şekilde planlamıştı. Einstein, bir gecede, pek tanınmayan bir akademisyenden, herkesin hakkında daha fazla şey bilmek istediği bir bilgeye dönüştü.
Eddington, halka istediğini verdi. İngilizce konuşan ülkelerde görelilik kuramının temsilcisi olarak, gazetelerin ve dergilerin gittiği isim oydu.
Derslerine girmek isteyen yüzlerce kişi yer olmadığı için dışarıda kalıyordu. İçeri girebilenlerse, sadece görelilik kuramının arkasındaki tuhaf fiziği değil, aynı zamanda savaşın getirdiği nefret ve kaosu aşarak, evrensel bilimin sembolü olan Einstein hakkında da bir şeyler öğreniyordu.
Einstein ise hasta yatağından nadiren doğrulabiliyordu. Hollanda'dan yollanan bir telegraf aracılığıyla gözlemin sonuçlarını öğrendi.
Medyanın aniden ortaya çıkan yoğun ilgisinden şaşkına dönse de, teorisinin doğrulanmış olmasından büyük mutluluk duyuyordu.
Muhabirlerin sesleri olmadan bir daha evinin ön kapısından dışarı çıkamayacaktı.
Eddington olmasa, görelilik kanıtlanmamış olacaktı ve Einstein, dehanın simgesi haline gelemeyecekti.
Eddington, savaşın bitiminden yıllar sonrasına kadar bir araya gelmeseler bile, Einstein'ın en önemli müttefikiydi.
Onların işbirliği sadece modern fiziğin doğuşu için hayati değildi, 1. Dünya Savaşı'nın en karanlık günlerinden geçilirken bilimin uluslararası topluluk olarak kalması açısından da önemliydi.
Kaynaklar
Matthew Stanley "Einstein's War: How Relativity Conquered Nationalism and Shook the World" (Einstein'ın Savaşı: Görelilik Nasıl Milliyetçiliği Fethetti ve Dünyayı Sarstı) kitabının yazarı.
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48395205
Taşkalem
-
Ağustos 05, 2020
Edit this post
Adıyaman'ın Gerger ilçesinde çobanlık yapan 38 yaşındaki Turan Cingöz, hayvan otlattığı sırada şekilleri dikkatini çeken kayaçların fotoğraflarını çekerek sosyal medyadan paylaştı.
Bir müze yetkilisinin dikkatini çeken fotoğraflardaki kayaçların, 85 milyon yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen denizkestanesi fosili olduğu anlaşıldı.
İlçeye bağlı Görgenli köyü kırsalında hayvanlarını otlatan Turan Cingöz, dağda bulduğu yumurta büyüklüğündeki kayaçların şekilleri ilgisini çekince, bunların fotoğrafını çekerek, sosyal medya hesabından paylaştı.
Fotoğrafları gören Adıyaman Müze Müdürlüğü çalışanları Cingöz ile irtibata geçerek kayaçların bulunduğu yerde inceleme yaptı. Müze çalışanları, kayaçların aslında 85 milyon yıl öncesine ait olduğu düşünülen denizkestanesi fosili olduğunu belirledi.
Müze müdürü Mehmet Alkan, "Bulunan fosillerin yaklaşık 85 milyon yıl öncesine ait denizkestanesi fosili olduğunu düşünüyoruz. Kretase dönemine ait olduğunu düşündüğümüz fosiller üzerindeki incelemelerimiz devam ediyor" dedi.
Kaynak
https://tr.sputniknews.com/cevre/201905241039146290-adiyamanli-coban-85-milyon-yillik-fosil-buldu/
Taşkalem
-
Ağustos 05, 2020
Edit this post
NASA tarafından fonlanan araştırma ekibi, Mars konusunda bir açıklamayla gündeme geldi. Mars’ta su deposu bulundu. Bu Kızıl Gezegen’de bulunan üçüncü depo oldu
NASA tarafından fonlanan ekip, son yaptığı çalışmada Kızıl Gezegen’de antik kutup kalıntısı keşfettiğini açıkladı. Mars’ın kuzey kutbu altındaki buz tabakalarında su keşfeden ekip yaptığı açıklamayla bunu dünyaya duyurdu. Dönüm noktası niteliğindeki çalışma ile Mars’ın yüzeyinde devasa bir su-buz birikintisi olduğu ortaya çıktı. Söz konusu bilgi Mars’taki radarlardan geldi.
Konuyla ilgili açıklama yapan ekibin başındaki isim, Texas Üniversitesi Jeofizik Enstitüsü’nden Dr. Stefano Nerozzi, bu kadar yoğun su bulmayı beklemediklerini söyledi. Bulunan kutup buzulları, Mars’taki en büyük üçüncü su deposu olma özelliği taşıyor.
Bilim insanlarının bir sonraki adımı kutuplarda ne kadar su tutulduğunu tespit etmek olacak.
Kaynak
https://shiftdelete.net/mars-ucuncu-su-deposu-bulundu
İleri Okuma
https://www.universetoday.com/142308/new-layers-of-water-ice-have-been-found-beneath-mars-north-pole/
Taşkalem
-
Ağustos 05, 2020
Edit this post
Elon Musk'ın kurucusu ve CEO'su olduğu uzay taşımacılığı şirketi SpaceX’in 22 Nisan’da uzaya gönderdiği Starlink uyduları Türkiye'de de ses getirdi. Gökyüzünde görülen uydular kısa süreliğine panik yarattı.
Starlink internet uydu ağının 6'ncı halkası 60 uydu, SpaceX üretimi Falcon 9 roketiyle ABD'nin Florida eyaletindeki Cape Canaveral Üssü'nden fırlatıldı. SpaceX, Starlink projesi kapsamında daha önce 60'ar uydudan oluşan 5 parti halinde toplam 300 uyduyu uzaya fırlatmıştı.
Şirket, Starlink uydularıyla Dünya yörüngesinde 12 bin uyduluk ağ kurmayı planlıyor. Starlink uydu projesini 2015 yılında başlatan SpaceX, şu ana kadar 7 farklı fırlatma görevi gerçekleştirdi. Bir sonraki fırlatma, önümüzdeki mayıs ayı içerisinde gerçekleştirilecek. Projenin 2027'de tamamlanması öngörülüyor.
Elon Musk’ın şirketi Spacex’in dünya genelinde internet projesi kapsamında başlattığı Starlink projesi Türkiye’de de merak uyandırdı. Kırklareli’nin Lüleburgaz ve Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde gökyüzünde görülen çok sayıda sıralı ışık vatandaşlar tarafından şaşkınlıkla izlendi.
Taşkalem
-
Ağustos 05, 2020
Edit this post
Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ergin Koçyıldırım corona virüs aşısında yeni bir gelişmeyi duyurdu. Koçyıldırım, geliştirilen aşının küçük hayvanlar üzerinde başırılı olduğunu insanlar izin FDA'dan onay beklendiğini aktardı.
Çin'de başlayan corona virüs salgını dünya geneline yayılmış durumda. Bilim insanları koronavirüsü yenecek aşıyı geliştirmek için dünyanın dört bir yanında çalışmalar yürütüyor. Aşı çalışmalarına ilişkin bir güzel haber de ABD'den geldi.
Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Öğretim Üyesi olarak görev yapan Dr. Ergin Koçyıldırım, üniversitenin yeni bir aşı geliştirdiğini duyurdu. Dr. Koçyıldırım aşının küçük hayvanlar üzerinde başarı gösterdiğini söyledi.
Sosyal medya platformu Twitter üzerinden açıklama yapan Koçyıldırım, "Üniversitemizin aşı bilim ekibi bugün Lancet dergisinde ilk sonuçlarını paylaştı. Küçük hayvan deneylerinde laboratuvarda geliştirdikleri protein enjekte edildiğinde, SARS-CoV-2 virüsüne karşı antikor salgılanmasını başardılar. Faz 1 insan testleri için FDA'den onay bekleniyor" dedi.
EbioMedicine dergisinde yayımlanan araştırma makalesine göre aşı "Salgının hızını ciddi bir şekilde düşürme" potansiyeline sahip.
Araştırmayı yürüten doçent doktor Andrea Gambotto, “Çünkü SARS ve MERS gibi hastalıklarla ilgili benzer çalışmaları yapmıştık. Bu iki virüs, SARS-CoV-2 isimli virüs ile çok yakından ilgili ve bunlar bize spike protein denilen belirli proteinlerin nasıl davrandığını gösterdi. Bunların bağışıklık sistemine nasıl etki ettiğini gördük” dedi.
Gambotto, “Yeni virüsün tam olarak nerede savaşacağını biliyorduk” ifadesini kullandı. Aşının geleneksel grip aşısı gibi geliştirildiğini açıklayan doktorlar, laboratuvarda yapılan bulaşıcı proteinin bağışıklık sağlamak için kullanılacağını dile getirdi.
Bilim insanları fareleri henüz tam incelemediklerini dile getirirken, aşının ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nden onay için başvuru sürecinin başladığını açıkladı.
Eğer gerekli onaylar alınırsa, insanlar üzerinde klinik denemeler birkaç ay içerisinde başlayabilecek. Uzmanlar tek bir aşı yerine üzerinde 400 mikro iğne olan ufak bir aşının kullanılacağını duyurdu. Böylelikle spike proteinlerin daha iyi etki etmesi bekleniyor.
Kaynak
https://www.ntv.com.tr/saglik/turk-doktor-acikladi-corona-virus-asisi-fareler-uzerinde-basarili-oldu-insanlar-icin-onay-bekleniyor,mfwTe8kjSkejEqxWfbjm4g
İlgili Makale
https://www.thelancet.com/pdfs/journals/ebiom/PIIS2352-3964(20)30118-3.pdf
Taşkalem
-
Ağustos 05, 2020
Edit this post
![]() |
| Bruce Raup/NSIDC |
Bilim insanları her zaman haklı olmayı sevmez: 2017 yılında yayımlanan bir makalede, Kanada’daki Aziz Patrick Burnu buz tabakalarının yakında yok olacağını söyleyerek uyarıda bulunan araştırma takım mesela. NASA’nın en son uydu görüntüleri, araştırmacıların tahmininin maalesef gerçekleştiğini gösteriyor. Hatta, onların tahmininden bile daha hızlı bir şekilde…
Colorado Boulder Üniversitesi’ndeki Amerika Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi’nde (NSIDC) çalışan bilim insanları, başlangıçta Aziz Patrick Burnu buz katmanlarının beş yılda yok olacağını tahmin etmişler fakat gerçekte sadece üç yıl sürmüş.
![]() |
| Zamana göre takip edilen buz örtüsü. NSIDC |
Muhtemelen birkaç yüz yıldır orada duran bu donmuş tabakalar, 1950’lerin sonunda toplamda 10 kilometre kareden daha büyükmüş. Şimdiyse küçülerek yok olmuşlar. Bu durum, tüm dünyada hız kazanan ve hiçbir duraklama işareti göstermeyen iklim değişikliğinin sonucu.
NSIDC müdürü ve coğrafyacı Mark Serreze şöyle söylüyor: “O buz katmanlarını ilk ziyaret ettiğimde, manzaranın kalıcı bir parçası gibi görünüyorlardı. 40 yıldan kısa bir süre içerisinde yok oluşlarını izlemek beni derinden etkiliyor.”
David Nield/ScienceAlert. Ç: O.
Taşkalem
-
Ağustos 05, 2020
Edit this post
Bu yazımızda sizleri çok değerli insanlarla tanıştıracağız. Belki aralarında tanıdıklarınız vardır, fakat onların öğrenmek için kaç yaşına geldiklerini biliyor muydunuz? Yazar, yatırımcı, ressam, boksör, girişimci ve nice meslek. Başarılı gördüğümüz bu insanlar öğrenmek için hiç bir zamanın geç olmadığını düşünenlerden. Daha fazla heyecanlandırmadan sizleri bu isimlerle baş başa bırakalım.
Joseph Conrad
Polonya asıllı İngiliz yazar 20 yaşına kadar İngilizce konuşmamış. 20 yaşından 39 yaşına kadar geçirdiği öğrenme sürecinden sonra 66 yaşına kadar tam 200 kitap yazmış. Öğrenmekten vazgeçmemiş olması onu bu denli başarılı yapan en temel şey olmalı.
Paul Cezanne
Fransız post-empresyonist ressam 20 yaşına kadar eline boya fırçası almamış. 24 yaşına kadar öğrenmiş. 24 yaşından 67 yaşına kadar 90'dan fazla eser bırakmış dünyaya. Muazzam değil mi sizce de? Tek çizgi öğrenmekten vazgeçmemiş olması.
Rocky Marciano
İtalyan asıllı boksör, namağlup dünya ağır siklet boks şampiyonu. Rocky filminin esin kaynağı bu adam kömür taşımış, nakliyecelik yapmış, hendekler kazmış, demiryollarında çalışmış. 20 yaşına kadar bir kere bile giymemiş boks eldivenini. 25 yaşına kadar öğrenmiş. Vazgeçmemiş. Sonuç ortada 45 yaşına kadar dünya şampiyonalarında ismini altın harflerle yazdırmış.
J.K. Rowling
Hayatı hakkında uzun uzun yazılar var. Zorluklarını konuşmaktansa 23 yaşına kadar dersler veren ve 28'ine kadar kitap yazma deneyimi olmamış biri olduğunu bilmemiz yeterli. 28 yaşından şimdiki yaşına kadar dünyada önemli bir iz bırakan Harry Potter serisini yazdığını ve başarılı olduğunu görebiliyoruz. Nasıl mı? Öğrenmekten vazgeçmeden!
Sylvester Stallone
24 yaşına kadar hiç bir filmde rol almayan Stallone, 30 yaşından 72 yaşına kadar olan bu zamana kadar başarılı olmuş. Başarı dediğimiz yolda 75 filmde rol oynadı.
Vincent Van Gogh
27 yaşına kadar hiç bir tabloya fırça vurmadı. Sadece çizdi. 27 yaşından 37 yaşına kadar gelecekte dünyada yankı uyandıracak tabloları yaptı. Öğrenmekten vazgeçmediğine eminiz, öldükten sonra başarılı olması ise tamamen zaman, vizyon farkı bizce.
Alan Rickman
İngiliz aktör, yönetmen 70 yıllık hayatının ilk 28 yılında en ufak rol kapamamış filmlerde. 28'inde öğrenmeye başlamış, 36 yaşından ölümüne kadar 56 filmde oynadı. Ne muazzam şey şu öğrenmek!
Reid Hoffman
Net servesi tam 1,7 milyar dolar. Başarılı olmasa bu kadar parayı kazanamaz öyle değil mi? Tamam biz de başarılıyız ama henüz bu kadar para yok :) Konumuza dönecek olursak,Reid Hoffman 30 yaşına kadar hiç bir işe girişmemiş. 35 yaşına kadar öğrendiği girişimcilik yolunda geç öğrenmenin, öğrenmekten vazgeçmemenin; öğrenmeye kapalı olmaya göre ne kadar önemli olduğunu görmüş oldu.
Julia Child
Amerikalı Fransız yemeklerinin şefi! Konu yemek olunca çocukluğundan beri mutfakta büyüdü gibi klişeler gelir aklımıza ama gelin görün ki Child 30 yaşına kadar bir tane bile Fransız yemeği yapmayı bilmiyordu. 30 yaşından 49 yaşına kadar öğrendi, denedi. 49 yaşında başarıyı bir yakaladı ki sormayın, 92 yaşına kadar başarı basamaklarının tepelerinde dolaştı.
Martha Stewart
Ev dekorasyonu denince akla gelmesi muhtemel bir isim. 35 yaşına kadar hiç bir evin dekoruna karışmadı. 35 yaşında bir başladı öğrenmeye 41 yaşından 73 yaşına kadar çılgınlar gibi ev dekore etti. Rakamlar muhteşem değil mi sizce de? Öğrenmiş, vazgeçmemiş, gecikmemiş.
Vera Wang
Martha gibi o da tasarladı ama evleri değil evlerin kurucusu dişilerin gelinliklerini. 39 yaşına kadar sadece moda hakkında bir şeyler yazdı. 39 yaşında öğrenmeye başladı gelinlik tasarlayı 41 yaşında başlayan başarı serüvenleri hala devam ediyor. 69 yaşında bu arada, hala öğrenmeye devam ediyor.
Dave McClure
Amerikalı yatırımcı 40 yaşına kadar hiç bir yatırım yapmamış. 500 girişime yatırım yapma hayaliyle çıktığı yolda 40 yaşından 45 yaşına kadar öğrendiği yatırımcılığı hızla yapmaya başlamış. Daha genç 48'inde ama dünyanın yatırımcıları arasında ismi en çok bilinenlerden. Öğrenmekten vazgeçmemek onun için bir motto.
Grandma Moses
Ressamsın, 78 yaşına kadar hiç bir resim yapmamışsın. Dünyada iz bırakmışsın. 78 yaşından itibaren öğrenmeye başlayan Moses, 101 yaşında öldüğü güne kadar eserlerinde olağanüstü yaşama sevincini yansıttı.
Fauja Singh
Yaşlı mı yaşlı birinden bahsedeceğiz. Kendisi maraton koşucusu. 89 yaşına kadar hiç 26 kilometrelik bir koşuya katılmamış. 107 yaşında Hindistanlı Singh, öğrenmiş bir maraton koşmayı dünyada ismini yazdırmış.
Joseph Conrad
Polonya asıllı İngiliz yazar 20 yaşına kadar İngilizce konuşmamış. 20 yaşından 39 yaşına kadar geçirdiği öğrenme sürecinden sonra 66 yaşına kadar tam 200 kitap yazmış. Öğrenmekten vazgeçmemiş olması onu bu denli başarılı yapan en temel şey olmalı.
Paul Cezanne
Fransız post-empresyonist ressam 20 yaşına kadar eline boya fırçası almamış. 24 yaşına kadar öğrenmiş. 24 yaşından 67 yaşına kadar 90'dan fazla eser bırakmış dünyaya. Muazzam değil mi sizce de? Tek çizgi öğrenmekten vazgeçmemiş olması.
Rocky Marciano
İtalyan asıllı boksör, namağlup dünya ağır siklet boks şampiyonu. Rocky filminin esin kaynağı bu adam kömür taşımış, nakliyecelik yapmış, hendekler kazmış, demiryollarında çalışmış. 20 yaşına kadar bir kere bile giymemiş boks eldivenini. 25 yaşına kadar öğrenmiş. Vazgeçmemiş. Sonuç ortada 45 yaşına kadar dünya şampiyonalarında ismini altın harflerle yazdırmış.
J.K. Rowling
Hayatı hakkında uzun uzun yazılar var. Zorluklarını konuşmaktansa 23 yaşına kadar dersler veren ve 28'ine kadar kitap yazma deneyimi olmamış biri olduğunu bilmemiz yeterli. 28 yaşından şimdiki yaşına kadar dünyada önemli bir iz bırakan Harry Potter serisini yazdığını ve başarılı olduğunu görebiliyoruz. Nasıl mı? Öğrenmekten vazgeçmeden!
Sylvester Stallone
24 yaşına kadar hiç bir filmde rol almayan Stallone, 30 yaşından 72 yaşına kadar olan bu zamana kadar başarılı olmuş. Başarı dediğimiz yolda 75 filmde rol oynadı.
Vincent Van Gogh
27 yaşına kadar hiç bir tabloya fırça vurmadı. Sadece çizdi. 27 yaşından 37 yaşına kadar gelecekte dünyada yankı uyandıracak tabloları yaptı. Öğrenmekten vazgeçmediğine eminiz, öldükten sonra başarılı olması ise tamamen zaman, vizyon farkı bizce.
Alan Rickman
İngiliz aktör, yönetmen 70 yıllık hayatının ilk 28 yılında en ufak rol kapamamış filmlerde. 28'inde öğrenmeye başlamış, 36 yaşından ölümüne kadar 56 filmde oynadı. Ne muazzam şey şu öğrenmek!
Reid Hoffman
Net servesi tam 1,7 milyar dolar. Başarılı olmasa bu kadar parayı kazanamaz öyle değil mi? Tamam biz de başarılıyız ama henüz bu kadar para yok :) Konumuza dönecek olursak,Reid Hoffman 30 yaşına kadar hiç bir işe girişmemiş. 35 yaşına kadar öğrendiği girişimcilik yolunda geç öğrenmenin, öğrenmekten vazgeçmemenin; öğrenmeye kapalı olmaya göre ne kadar önemli olduğunu görmüş oldu.
Julia Child
Amerikalı Fransız yemeklerinin şefi! Konu yemek olunca çocukluğundan beri mutfakta büyüdü gibi klişeler gelir aklımıza ama gelin görün ki Child 30 yaşına kadar bir tane bile Fransız yemeği yapmayı bilmiyordu. 30 yaşından 49 yaşına kadar öğrendi, denedi. 49 yaşında başarıyı bir yakaladı ki sormayın, 92 yaşına kadar başarı basamaklarının tepelerinde dolaştı.
Martha Stewart
Ev dekorasyonu denince akla gelmesi muhtemel bir isim. 35 yaşına kadar hiç bir evin dekoruna karışmadı. 35 yaşında bir başladı öğrenmeye 41 yaşından 73 yaşına kadar çılgınlar gibi ev dekore etti. Rakamlar muhteşem değil mi sizce de? Öğrenmiş, vazgeçmemiş, gecikmemiş.
Vera Wang
Martha gibi o da tasarladı ama evleri değil evlerin kurucusu dişilerin gelinliklerini. 39 yaşına kadar sadece moda hakkında bir şeyler yazdı. 39 yaşında öğrenmeye başladı gelinlik tasarlayı 41 yaşında başlayan başarı serüvenleri hala devam ediyor. 69 yaşında bu arada, hala öğrenmeye devam ediyor.
Dave McClure
Amerikalı yatırımcı 40 yaşına kadar hiç bir yatırım yapmamış. 500 girişime yatırım yapma hayaliyle çıktığı yolda 40 yaşından 45 yaşına kadar öğrendiği yatırımcılığı hızla yapmaya başlamış. Daha genç 48'inde ama dünyanın yatırımcıları arasında ismi en çok bilinenlerden. Öğrenmekten vazgeçmemek onun için bir motto.
Grandma Moses
Ressamsın, 78 yaşına kadar hiç bir resim yapmamışsın. Dünyada iz bırakmışsın. 78 yaşından itibaren öğrenmeye başlayan Moses, 101 yaşında öldüğü güne kadar eserlerinde olağanüstü yaşama sevincini yansıttı.
Fauja Singh
Yaşlı mı yaşlı birinden bahsedeceğiz. Kendisi maraton koşucusu. 89 yaşına kadar hiç 26 kilometrelik bir koşuya katılmamış. 107 yaşında Hindistanlı Singh, öğrenmiş bir maraton koşmayı dünyada ismini yazdırmış.
Taşkalem
-
Ağustos 04, 2020
Edit this post
Bitkilere meraklı olanları, en doğal ürünlerle beslenmeye çalışanları, mesela hasta olunca evinden ıhlamuru, zencefili eksik etmeyenleri, kendini stresli hissettiğinde hemen bir bardak bitki çayı yapıp içenleri böyle alalım.
Neredeyse herkesin doğaya yüzünü dönmeye başladığı bu zamanlarda, belki de daha önce hiç tanımadığınız, adını duymuş olsanız bile faydalarından pek de haberdar olmadığınız nefis bir bitkiyle tanıştıracağız sizi bugün, ökse otuyla.
Ökse otunun faydalarını öğrenince, nasıl kullanıldığını görünce eminiz siz de hemen en yakın aktara gidip bir denemek isteyeceksiniz.
- Nasıl da farklı: Ökse otu nedir?
Türkiye'de bolca yetişen bu bitki, genel olarak ilkbahar ve sonbaharın ilk aylarında, yani mart-nisan ve eylül-ekim arasında toplanıyor. Halk arasında gevele, güvelek, gövelek, çekem ve purç gibi farklı isimlerle de anılan ökse otunun yaprakları neredeyse dört mevsim yeşil kalıyor.
Ökse otunu kısaca tanıdığımıza göre geçelim en önemli kısma...
Ne işe yarar dersiniz: Ökse otunun faydaları
- Ökse otu, öksürük, boğaz ağrısı, boğazda oluşan tahriş gibi birçok üst solunum yolu sorununa çare oluyor, daha hızlı bir iyileşme süreci gerçekleşmesine yardımcı oluyor.
- Sinir, stres, kaygı, endişe gibi olumsuz ruh hallerinden, depresyondan koruyor, sinirleri yatıştırıyor.
- Bu özelliği sayesinde stres kaynaklı uykusuzluk sorunlarının önüne geçiyor.
- Ökse otu, tansiyonu dengelemede, özellikle de yüksek tansiyonu düşürmede yardımcı oluyor.
- Aynı şekilde kan şekerini dengelemeye de destek oluyor, diyabetle mücadele edenlerin yanında yer alıyor.
- Antienflamatuvar özellikler gösterdiğinden ökse otu, vücudun çeşitli yerlerinde oluşan iltihaplanmaların hızlı bir şekilde iyileşmesine destek oluyor.
- Özellikle kadınların regl dönemlerindeki en büyük yardımcılarından sayılıyor, bu dönemlerde yaşanan ağrılı ve kramplı süreçlerin çok daha hafif bir şekilde atlatılmasını sağlıyor.
- Menopoz dönemindeki kadınlara da destek olan ökse otu, kadınların bu dönemde yaşadığı hormonal bozuklukların, kalp çarpıntılarının, sıcak basmalarının ve sinir streslerinin en az şekilde yaşanmasına yardımcı oluyor.
- İshal sorununun da hızlı bir şekilde iyileşmesine destek oluyor.
- Son olarak, bağışıklık sistemini güçlendirici bir etki de bulunduğundan vücudu birçok kanser türüne karşı koruduğu da söyleniyor.
Ökse otunun bu faydalarını öğrenince hemen değerlendirmek isterseniz onu nasıl kullanmanız gerektiğini de bilmelisiniz. Ökse otu genel olarak çay şeklinde tüketilir. Çayını demlemek için ökse otunu aktarlarda kurutulmuş ya da taze olarak bulabilirsiniz. Ancak güvenilir aktarlardan temin etmeye mutlaka özen göstermelisiniz.
Ökse otunu aldıktan sonra çayını demlemek için iki farklı yöntem kullanabilirsiniz. İlk yönteme göre ökse otu çayı tarifi şöyle: Kurutulmuş ökse otu için birçok bitki çayında olduğu biri bir fincan su kaynatıp temiz bir bardağa aktardıktan sonra içine 1-1,5 tatlı kaşığı kadar kurutulmuş ökse otu atıp 8-10 dakika demlenmesini bekleyebilir, ardından küçük bir süzgeçle ökse otu parçalarını içinden ayırıp çayınızı afiyetle içebilirsiniz.
Taze ökse otu için kullanabileceğiniz ikinci yöntemse şöyle: 1 fincan oda sıcaklığında içme suyunun içine yine 1 çay kaşığı ökse otu koyup yaklaşık 1 gün boyunca bu şekilde oda sıcaklığında demlendirin. Ardından süzüp ökse otlarını çaydan uzaklaştırın ve ısıtıp için. (Isıtma işlemini uygularken kaynama noktasına dek gelmemesine dikkat etmelisiniz.)
Meyvelerini nasıl kullanırız derseniz meyvelerin daha çok eczacılık alanında kullanıldığını ve bilinçsiz tüketilmesi durumunda vücudu zehirleyici etkiler yapabileceğini söyleyelim ve ökse otunun olası zararlarına geçelim...
Akıllarda soru işareti kalmasın: Ökse otunun zararları, yan etkileri var mı?
Ökse otu bu kadar faydasının ve güzelliğinin ardında aslında önemli yan etkiler de gösterebilen bir bitki. Bu nedenle yukarıda da söylediğimiz gibi kullanmaya karar verirseniz mutlaka ama mutlaka güvenilir yerlerden temin etmeli, meyveleri başta olmak üzere onu çayını yapmak dışında farklı şekillerde değerlendirmeye, yemeye çalışmamalısınız. Özellikle çiğ/taze olarak tüketimi önemli zararlara neden olabilir, aman diyelim.
Ökse otu fazla tüketildiğinde bulantı, kusma, ve ishal gibi çeşitli yan etkiler gösterebilir. Bu nedenle günde 2 bardaktan fazla ökse otu çayı içmeniz önerilmez.
Bunun yanı sıra hamilelik ve emzirme dönemlerindeki kadınların, alerjik bir bünyeye sahip olanların, başından kalp ve karaciğer rahatsızlığı, lösemi, organ nakli gibi ciddi rahatsızlıklar ya da durumlar geçmiş olanların, kronik bir rahatsızlığı bulunanların içmesi asla tavsiye edilmez.
Sözün kısası, her şeyde olduğu gibi ökse otu tüketiminde de dikkati elden bırakmamalı, bu çayı düzenli olarak tüketmeye karar vermeden önce mutlaka doktorunuza danışmalı ve onun önerileri doğrultusunda hareket etmelisiniz.
Taşkalem
-
Ağustos 04, 2020
Edit this post
FIFA serisini sevenlerin merakla beklediği FIFA 21, sonunda resmi oynanış videosuna kavuştu. EA, yayınladığı videoda oyunun mekaniklerinden bahsetti. FIFA 21, daha gelişmiş oynanış elementlerine sahip olacak.
FIFA hayranlarının sabırsızlıkla yolunu gözlediği FIFA 21, yakın bir zamanda sonunda bekleyenleriyle kavuşacak. Bu yılın ekim ayında çıkış yapacak oyun, FIFA serisinde daha önce görülmemiş bazı yenilikleri de beraberinde getirecek. Oyun, özellikle teknik açıdan da gelişmiş olacak.
FIFA 21'e dair bugüne kadar pek çok şey duyduk. Ancak hiç FIFA tarafından yayınlanmış bir oynanış videosuna rastlamadık. Bugünse FIFA, oyuncuların görmeyi istediği o oynanış videosunu sonunda yayınladı. EA SPORTS FIFA YouTube kanalında bugün yayınlanan videoda oyunun oynanış elementlerine yer verildi.
FIFA 21 resmi oynanış tanıtımı:
FIFA 21'de yer alacak oynanış mekaniklerinin ve özelliklerinin gösterildiği tanıtım videosunda oyunla birlikte gelecek bazı yenilikler de açıklandı. Oyuncular, yeni oyunla birlikte daha gelişmiş oyuncu pozisyonlanmasına, daha iyi gol fırsatlarına ve oyuncu tarafından kontrol edilen koşulara sahip olacaklar.
FIFA 21, daha gelişmiş 1'e 1 gerçekleşen mücadelelere de ev sahipliği yapacak. Oyundaki yapay zeka bulunduğu pozisyonun daha fazla farkında olacak. Oyuncular, hızlı ayak hareketleri yaparak rakiplerini alt etmenin bir yolunu arayacak. Bununla birlikte videoya göre oyuncular, R1 tuşu ve sol analog çubuğu kullanarak topa daha iyi hakim olabilecekler.
Toplamda 5 farklı oyun mekaniğine değinilen videonun tamamını izleyerek FIFA 21'de sunulacak yeniliklerin ve özelliklerin bazılarını öğrenebilirsiniz. Daha önce yayınladığımız haberlere de bakarak FIFA 21'de bizi karşılayacak diğer yeniliklere de göz atabilirsiniz.
FIFA 21, 9 Ekim 2020 tarihinde çıkış yapacak. Oyunu 14 Ağustos'a kadar Ultimate Sürüm ön siparişiyle satın alanlar, FUT 21 takımları için satılamayan Dikkat Çekenler oyuncusu kazanacaklar. Bununla birlikte FIFA 22 yayınlanmadan önce FIFA 21'in PlayStation 4 veya Xbox One'da satın alanlar, oyunu yeni nesil oyun konsollarına hiçbir ücret ödemeden yükseltebilecekler.
Taşkalem
-
Ağustos 04, 2020
Edit this post
Japon eczacılık şirketi Shionogi, 2021 yılından itibaren yıllık 30 milyon COVID-19 aşısı üretmeyi hedefliyor.
Japon eczacılık şirketi Shionogi üretim kapasitesini artırarak, 2021 yılından itibaren yıllık 30 milyon doz COVID-19 aşısı üretmeyi planladığını duyurdu. Shionogi’ye yakın kaynaklardan yapılan açıklamaya göre, şirket temmuz ayında aşı üretmeyi, kasım ayında testlere başlamayı ve ocak ayında sınırlı sayıda aşıyı piyasaya sürmeyi planlıyor. Üretilen aşının başarılı olması durumunda ise 2021 yılının sonbaharında aşı halka dağıtılacak.
Japonya Sağlık, Çalışma ve Sosyal Yardımlaşma Bakanı Katsunobu Kato, ülkesinin 2021 yılının başında COVID-19 aşılamalarına başlayacağını umduğunu söylemişti.
Daha önce Japonya, Kanada, Avrupa Birliği ve kimi Avrupa ülkelerinin COVID-19 aşısı çalışmaları için 20 milyar dolarlık bir fon ayırmayı gözden geçirdiği duyurulmuştu.
Taşkalem
-
Ağustos 04, 2020
Edit this post
Dünya çapında 13 milyondan fazla insanda tespit edilen corona virüsüyle mücadele kapsamında birçok ülkede aşı ve ilaç çalışmaları devam ederken ABD'de testleri devam ettiren Moderna'dan müjdeli haber geldi.
Kiralık & Satılık Kadrolar, Kiralık Yandal Kadrolar ve satılık ruhsatlar için lütfen tıklayınız
Dünya çapında 13 milyondan fazla insanda tespit edilen corona virüsüyle mücadele kapsamında birçok ülkede aşı ve ilaç çalışmaları devam ederken ABD'de testleri devam ettiren Moderna'dan müjdeli haber geldi. Moderna, Covid-19 aşısının insanlar üzerinde denenen birinci fazının başarılı geçtiğini duyurdu ve takvimi açıkladı.
ABD'de 45 gönüllü üzerinde denenen mRNA-1273 isimli aşıyı geliştiren Moderna isimli şirket müjdeli bir haber verdi. Şirket, gönüllüler üzerinde yapılan birinci faz testlerin olumlu sonuç verdiğini ve hem güvenlik açısından bir sorun çıkmadığını açıklayarak, aşının bağışıklık sistemine destek sağladığını duyurdu.
Ribo nükleik asit (RNA) kullanılarak yapılan aşıdaki kimyasallar protein üretimini artırıyor. Aşı olan insanlarda bu kimyasal hücrelerin corona virüsünün yüzeyine benzer bir form oluşturmak için protein üretmeye yardımcı olduğu açıklanırken bu sayede vücudun bu virüsü bir saldırgan olarak görerek bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirtildi.
EN KRİTİK SÜREÇ BAŞLIYOR
Haziran ayında Moderna, 100 mikrogramlık dozun etkili olacağını açıklarken, "Moderna olarak yılda 500 milyon doz üretip dağıtmaya hazırız. Bu sayısı 1 milyar doza da çıkabilir" açıklamasını yaptı.
Fakat mRNA-1273 isimli aşının en önemli sürecinin bu ay içerisinde başlayacağı açıklandı. Yapılan açıklamada 27 Temmuz'da 30 bin insan üzerinde aşının son fazı gerçekleşecek. Bu test aşamasında kullanılan dozajın corona virüsüne karşı yeterli olup olmayacağı incelenecek.
Taşkalem
-
Temmuz 29, 2020
Edit this post
Neredeyse dünyadaki herkesin artık her gün kullanmak zorunda olduğu maskelerin tasarımı konusunda birçok yenilik var. Bu salgınla mücadele etmek için tasarımcıların, mühendislerin ve sağlıkçıların maskelerle ilgili nasıl tutkulu bir şekilde çalıştığı da gerçekten dikkat çekici. UM Systems şirketinin ürettiği son teknoloji solunan havayı filtreleyen maske: UVMask ise bu konuda öne çıkan inovasyonlardan.
UVMask
Artık bilime dayalı teknolojik yeniliklerle herkesin en iyiye erişmesi gerektiğine inanan UM Systems şirketi maske konusunda devrim yaratacak adımlar attı. Ürettikleri UVMask, piyasadaki en güçlü UVC arıtma teknolojisine sahip yeni nesil yeniden kullanılabilir bir yüz maskesi.
UVMask: Filtreleme Hassasiyeti
UVMask, solunan havayı filtrelemek için UV ışığını aktif olarak kullanıyor ve hava filtrasyon verimliliği %99.99 olan bir maske deneyimi sunuyor. Sadece mikroorganizmaları hapsetmekle kalmayıp onları aynı zamanda nötralize ediyor ve virüsün genetik materyallerini mili saniyeler içinde parçalıyor.
Maskenin %99.99’luk hava filtrasyon oranı bir un tanesinden 100 kat daha küçük bir bakteri, virüs veya alerjeni nefes alma hızından 10 kat daha hızlı ortadan kaldırması anlamına geliyor.
![]() |
| UVMask |
Çift filtreleme sistemi ile birlikte gelen UVMask piyasadaki en temiz hava kalitesini sağlıyor. Öndeki değiştirilebilir N95 filtresi; 0,3 mikrona kadar toz, kir ve kalıntı partiküllerinin %95’ini engelliyor. Daha sonra UVC ışığı ile 0,3 mikrondan küçük mikroorganizmaları DNA seviyesinde patlatan ve böylece kalan %5’in %99,9’unu yok eden sarmal şekilli bir filtreden oluşuyor. UVC ışığına güç vermek için en yüksek kalitede safir kristal optikler kullanılmış bu teknolojik atılım UVC’nin solunan havayı gerçek zamanlı olarak sterilize ettiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Maskenin Yapısı
UVC Teknolojisi
200 nm-280 nm dalga boyu aralığında; bakteri, mantar ve virüsleri yok etmede son derece etkili, ultraviyole ışınlara UVC deniliyor. Genellikle dezenfeksiyon ve sterilizasyon için kullanılan UVC ışığı, organizmaların DNA, RNA ve proteinleri tarafından emilerek hücrelerin çoğalmasını engelleyen bir teknoloji.
UVMask Ayrıcalıkları
UVMask aktif UV filtreleme teknolojisini giyilebilir bir seviyeye indiriyor. Soluk verme sırasında bile filtreleme işlemi devam eden maske, böylece çevredeki insanları da enfekte olmaktan korumuş oluyor. Maske, aynı zamanda asla ışık ve hava sızdırmıyor, süper yumuşak silikon iç katman sayesinde de cilt dostu bir ürün.
![]() |
| UVMask Dış ve İç Görünüş |
Maskenin yaratıcısı Boz Zou maskeyle ilgili: “Kullanıcılarımızın güvenliği göz önünde bulundurularak, UVMask’ı FDA onaylı ve ISO 17025 tarafından tanınmış SGS Laboratuvarlarında geliştirdik, test ettik ve sertifikalandırdık.’’ şeklinde açıklamada bulundu.
![]() |
| UVMask Kullanıcısı |
UVMask, taşınabilir hale getirilmiş son teknoloji bir hava sterilizasyon sistemi olarak yaşadığımız bu zor dönemde son derece etkili bir savunma mekanizması yaratıyor. Markanın da dediği gibi: ‘’Güvenli nefes alın, özgürce yaşayın.’’
Taşkalem
-
Temmuz 29, 2020
Edit this post
Son yıllarda popülaritesi oldukça yüksek olan Python, insanlar tarafından en çok Web Geliştirme ve Makine Öğrenimi alanlarında kullanılıyor. Popülaritesinin bu kadar fazla olmasının en temel sebeplerinden biri, her şeyi kolaylaştıran kütüphane ve frameworklerinin bulunmasıdır. Java veya C++ gibi programlama dillerinde 50 kod satırı gerektiren bir işlem Python’da sadece 5 satırda yapılabiliyor. Bunun da ötesinde, Python’u Java, C++, C# veya JavaScript gibi diğer programlama dillerine kıyasla öğrenmek nispeten daha kolaydır. Bu yazımızda ise, web geliştirme için kullanılan en iyi 5 Python framework’ü listeledik.
![]() |
| Django |
Django’nun birincil amacı, Modern Web uygulamalarının çoğunda olduğu gibi karmaşık, veritabanı odaklı web sitelerinin oluşturulmasını kolaylaştırmaktır.
Django aynı zamanda modern web uygulamaları için ideal hale getiren çok hızlı, güvenli ve ölçeklenebilir bir frameworktür. Eğer Django’yu hemen öğrenmek istiyorsanız, Udemy’de “Python ve Django Full Stack Web Developer Bootcamp” kursunu almanızı öneririz.
![]() |
| Flask |
Flask, BSD lisansı altında bulunan bir başka Python framework’üdür. Sinatra Ruby frameworkünden esinlenmiştir. Flask, Werkzeug WSGI araç setine ve Jinja2 şablonuna bağlıdır.
Flask Django’ya karşın, Django ihtiyacınız olan her şeyi tek bir pakette sunarken, Flask’ın arkasındaki ana fikir sağlam bir web uygulaması temeli oluşturmaya yardımcı olmaktır. İhtiyacınız olabilecek uzantıları kullanabilirsiniz.
Flask’ın hafif ve modüler tasarımı sayesinde geliştiricilerin ihtiyaçlarına kolayca uyarlanabilir. Hazır geliştirme sunucusu ve hızlı hata ayıklayıcı gibi bir dizi kullanışlı özellik ve birim testi için entegre destek içerir.
Gerçek bir web uygulaması geliştirmek için Flask öğrenmek istiyorsanız, Udemy üzerinde “Flask ve Python ile REST API” kursunu incelemenizi öneririz.
![]() |
| Web2Py |
Bu web framework’ünün en büyük dezavantajı, Python programlama dilinin en popüler sürümü olan Python 3’ü desteklememesidir.
Web2Py hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, Udemy üzerinde “Python ve Web2py ile Eğlenceli ve Yaratıcı Web Mühendisliği” kursunu takip edebilirsiniz. Bu kurs, Web2py öğrenmek için en iyi kurslardan birisidir ve tamamen ücretsizdir.
![]() |
| Pyramid |
Megaframework’lere bakarsanız, sizin için kararlar alırlar. Eğer bu kararlar size uymaz ise, sonuçlarıyla mücadele etmek zorunda kalırsınız. Öte yandan, microframework’ler hiçbir kararı almak izin sizi zorlamazlar. Ancak uygulamanız büyüdükçe, kendi başınıza kalırsınız.
Pyramid’in en çarpıcı özelliği, hem küçük hem de büyük uygulamalarla iyi çalışabilmesidir.
Pyramid hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, Udemy üzerinde “Python Pyramid Web Dev- Beginners” kursunu takip edebilirsiniz. Bu kursun sonunda, Pyramid’i kullanarak bir web uygulaması oluşturabileceksiniz.
![]() |
| Bottle |
Python Standart Kütüphanesi dışında hiçbir bağımlılığı yoktur. Varsayılan özellikleri arasında yönlendirme, şablonlama, yardımcı programlar ve WSGI standardı üzerinden temel bir soyutlama bulunur. Python’daki Bottle Web Geliştirme çerçevesi hakkında daha fazla bilgi edinmek için “Python – Bottle Web Framework” kursunu kontrol edebilirsiniz.
Taşkalem
-
Temmuz 26, 2020
Edit this post
Mars yüzeyi radyasyon yönünden yoğun bir bölgedir. Ancak orada bulunan lav tüpleri güvenlik sağlayabilir.
Mars’ta kamp yapmak için güvenli bir yer yok. Ancak bir araştırmacı ekibi gelecekteki Mars kaşiflerinin mümkün olan en iyi saklanma yerinin neresi olabileceğini belirledi: alçakta bulunan Hellas Planitia’daki lav tüpleri -antik meteor darbeleri tarafından Kızıl Gezegenin yüzeyine fırlatılan bir darbe havzası.
Mars’ın her bölgesi sizi öldürebilir. Yüzeyi kurak, oksijene aç bırakıyor ve her gün acımasız, filtrelenmemiş güneş radyasyonu çekiyor. Gelecekteki Marslı kaşifler, yola çıktıklarında hayatlarını tehlikeye atacaklar. NASA, dünyanın ötesinde oksijen, gıda ve su taşıma konusunda onlarca yıllık deneyime sahiptir. Fakat bu son öldürücü şeyin yani radyasyonun üstesinden gelmek daha zor bir problem.
Yeryüzünde, manyetosfer olarak bilinen güçlü bir manyetik kalkan bizi uzayın sert radyasyonundan korur. Onsuz, sürekli bir elektromanyetik ışın akışı hücrelerimize ve DNA’mıza zarar verir, sağlığımız için korkunç sonuçlar doğurur. Daha yavaş hareket eden güneş rüzgârı veya göreli kozmik ışınlar olarak uzayda yol alan iyonize parçacıklar bu riske katkıda bulunur. Yeni çalışmanın araştırmacılarının makalelerinde belirttiği üzere manyetosferden çıkan insanların (Apollo astronotları) deneyimlerinden, bu parçacıklara birkaç gün maruz kalmanın bile baş ağrılarını, ışık parlamalarını ve kataraktları tetikleyebileceğini biliyoruz. Ayrıca, her zaman bir güneş patlaması veya kozmik ışın patlamasının bir Mars yaşam ortamını ani, ölümcül bir doza maruz bırakma riski vardır.
NASA, bir uzay aracına veya yaşam ortamına koyabileceğiniz çok fazla kalkan olduğunu söylüyor ve Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronotların bile Dünya’da deneyimleyeceklerinden çok daha yüksek kanser riski olduğunu kabul ediyor. Ancak yeni makalede, bu araştırmacı ekibi, Hellas Planitia lav tüplerinin Marslı kaşiflerin kamp yapabilecekleri en güvenli yerler arasında olabileceğini savunuyor.
Hellas Planitia’nın kendi başına birkaç koruyucu avantajı var: NASA sondaları, Mars’taki en yoğun radyasyon ortamlarının kutuplarda olduğunu göstermiştir. Ancak Hellas Planitia ekvatora daha yakındır ve çarpma havzası olarak düşünüldüğünde diğer yerlere kıyasla daha alçakta yer alıyor. Bu da Mars atmosferinin yukarı kısımlarda daha ince olduğu anlamına gelir. Araştırmacılar, Mars’ın daha yüksek rakımlı bölgelerinden yaklaşık %50 daha az radyasyonun havza tabanına ulaştığını yazdı. Kaşifler, Mars’ta başka bir yerde 547 μSv[1]/gün ile karşılaştırıldığında, havzada günde yaklaşık 342 μSv/gün değerinde bir radyasyon dozunun mümkün olduğunu düşünüyor. Bu çok daha küçük bir doz, ancak yine de genellikle güvenli kabul edilen dozdan çok daha yüksek.
Richard Kerr’ın 2013 yılında Science dergisinin haber bölümüne yazdığı gibi, uzun süreli ölümcül radyasyon dozlarına bu şekilde maruz kalmanın kesin etkileri tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak 342 μSv/gün, NASA’nın maruz kalmayı sadece birkaç ayla sınırladığı ISS’de astronotların her gün yaşadıklarında ortalama olarak maruz kaldıkları dozdan %25 daha yüksektir. Marslı kaşifler yıllarını kızıl gezegende geçirebilirler. Araştırmacılar, yıllarca böyle yüksek bir doza maruz kalmanın ilgili herkes için ciddi bir tehlike oluşturabileceğini söyledi. (ABD Nükleer Düzenleme Komisyonu‘na göre maksimum güvenli radyasyon dozu, yılda 620 millirem veya 6200 μSv’dir. Mars’ta günde 342 μSv seviyesindeki radyasyon ile, Marslı kaşifler sadece 19 gün içinde maksimum güvenli radyasyon dozuna maruz kalacaklar.)
Hellas’ın kuzeydoğu tarafı boyunca, lav tüplerinin bölgenin etrafında oluşmasına izin veren Hadriacus Mons adlı eski bir volkanik dağ var. Dağ, magma ve yeraltı suyu arasındaki temastan kaynaklanan bir patlamanın sonucunda oluşmuştur.
Dünya’da, yer altındaki akışkan lavlar yüzeye çıkarken zeminde oyuklar oluşturabilir ve buradan çıkan erimiş kaya tahliye edildikten sonra sert duvarlar, zeminler ve tavanlarla boş tüneller meydana getirir. Bir krater çukuru ise, lav boşluğunun ve yanardağının patlamasından ziyade, boş veya oyuk bir boşluğun üzerinde yatan yüzeyin çökmesi veya batmasıyla şekillenen dairesel veya eliptik çöküntü havzasıdır. İki yöntem ile bunları tespit etmek uzay aracı görüntüleri ile mümkündür. İlk yöntem, çökmüş lav tüplerinin kalıntıları olduğuna inanılan oluklardan bilgi edinmektir. İkinci yöntem, lav tüplerine giriş olarak varsayılan koyu, neredeyse yuvarlak olan “tepe pencerelerinin” yerini saptamaktır.
Mars’ın yörüngesindeki sondalardan alınan görüntülerle arama yapan araştırmacılar, böyle birkaç krater çukur zincirleri ve Hadriacus Mons çevresindeki Mars kabuğuna gömülen eski lav akıntılarının diğer kanıtlarını belirlediler. Bu alçak dağın etrafındaki birden çok alanın gelecekteki keşifler için cazip adaylar olabileceğini yazdılar ve benzetimler, daha düşük yer çekiminin olduğu Mars’ta, oyulmuş tüplerin Dünya’da bulunanlardan çok daha büyük olacağını gösteriyor.
Bu ipuçlarının Hellas Planitia’da gerçek lav tüplerinin varlığına işaret ettiği varsayılarak, araştırmacılar radyasyon kalkanı olarak lav tüpleri fikrini test etmek için Güneybatı Amerika’daki benzer yerleri ziyaret ettiler. Dünya yüzeyindeki kozmik radyasyon Mars’tan çok daha düşük olmasına rağmen, bu parçacıkların bazıları gezegenimizin yüzeyine ulaşabilir. Araştırmacılar, Kaliforniya’daki Mojave Aiken tüpü, Arizona’nın Lava Nehri Mağarası ve New Mexico’nun Big Skylight, Dev Buz Mağarası ve Kavşak Mağarası’nın içindeki ve dışındaki radyasyon ölçümlerini karşılaştırarak önemli bir radyasyon kalkanı etkisi buldular. Sonuçlarını Mars’a göre tahmin ederek, insanların Hellas lav tüpünde yaşayabilmeleri için yaklaşık olarak günde 61,64 μSv radyasyon dozunu deneyimlemeleri gerektiğini hesapladılar. Bu yine de yüksek bir değer, ancak Mars’ın yüzeyindeki bir yaşam ortamında yaşadığınız zaman alacağınız değerden ziyade dişlerinizin röntgenini günde birkaç kez çektiğiniz zaman alacağınız değere çok daha yakın.
Araştırmacılar, tüplerde yaşamın başka potansiyel avantajları olduğunu yazdı. Tüpleri tespit edip kendi yaşayabileceğimiz şekilde düzenleyebiliriz. Böylece oralarda yaşam yerleri kurabilir tozlardan fırtınalardan, mikrometeoritlerden ya da atmosferin ince olmasından kaynaklı sıcaklık dalgalanmalarından ve tehlikeli maddelerden korunabiliriz.
Bu kaşifler Kızıl Gezegen hakkında daha fazla şey öğrenebilirler. Araştırmacılar, “Ayrıca aday lav tüpleri, Mars jeolojisi ve jeomorfolojisinin doğrudan gözlemlenmesi ve incelenmesi için önemli yerler olarak hizmet edebilir.” deyip şunları da ekledi: “Bu lav tüpleri Mars’ın doğal tarihinde erken mikrobiyal yaşamın gelişimi için herhangi bir kanıt ortaya çıkarmak için de potansiyeldir.”
[1] Sievert: Işınlanan maddenin 1 kg’ına 1 joule’lük x ve gama ışını ile aynı biyolojik etkiyi meydana getiren radyasyon miktarıdır. Burada mikro sievert kullanılmıştır.
Mars’ta kamp yapmak için güvenli bir yer yok. Ancak bir araştırmacı ekibi gelecekteki Mars kaşiflerinin mümkün olan en iyi saklanma yerinin neresi olabileceğini belirledi: alçakta bulunan Hellas Planitia’daki lav tüpleri -antik meteor darbeleri tarafından Kızıl Gezegenin yüzeyine fırlatılan bir darbe havzası.
Mars’ın her bölgesi sizi öldürebilir. Yüzeyi kurak, oksijene aç bırakıyor ve her gün acımasız, filtrelenmemiş güneş radyasyonu çekiyor. Gelecekteki Marslı kaşifler, yola çıktıklarında hayatlarını tehlikeye atacaklar. NASA, dünyanın ötesinde oksijen, gıda ve su taşıma konusunda onlarca yıllık deneyime sahiptir. Fakat bu son öldürücü şeyin yani radyasyonun üstesinden gelmek daha zor bir problem.
Yeryüzünde, manyetosfer olarak bilinen güçlü bir manyetik kalkan bizi uzayın sert radyasyonundan korur. Onsuz, sürekli bir elektromanyetik ışın akışı hücrelerimize ve DNA’mıza zarar verir, sağlığımız için korkunç sonuçlar doğurur. Daha yavaş hareket eden güneş rüzgârı veya göreli kozmik ışınlar olarak uzayda yol alan iyonize parçacıklar bu riske katkıda bulunur. Yeni çalışmanın araştırmacılarının makalelerinde belirttiği üzere manyetosferden çıkan insanların (Apollo astronotları) deneyimlerinden, bu parçacıklara birkaç gün maruz kalmanın bile baş ağrılarını, ışık parlamalarını ve kataraktları tetikleyebileceğini biliyoruz. Ayrıca, her zaman bir güneş patlaması veya kozmik ışın patlamasının bir Mars yaşam ortamını ani, ölümcül bir doza maruz bırakma riski vardır.
NASA, bir uzay aracına veya yaşam ortamına koyabileceğiniz çok fazla kalkan olduğunu söylüyor ve Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronotların bile Dünya’da deneyimleyeceklerinden çok daha yüksek kanser riski olduğunu kabul ediyor. Ancak yeni makalede, bu araştırmacı ekibi, Hellas Planitia lav tüplerinin Marslı kaşiflerin kamp yapabilecekleri en güvenli yerler arasında olabileceğini savunuyor.
Hellas Planitia’nın kendi başına birkaç koruyucu avantajı var: NASA sondaları, Mars’taki en yoğun radyasyon ortamlarının kutuplarda olduğunu göstermiştir. Ancak Hellas Planitia ekvatora daha yakındır ve çarpma havzası olarak düşünüldüğünde diğer yerlere kıyasla daha alçakta yer alıyor. Bu da Mars atmosferinin yukarı kısımlarda daha ince olduğu anlamına gelir. Araştırmacılar, Mars’ın daha yüksek rakımlı bölgelerinden yaklaşık %50 daha az radyasyonun havza tabanına ulaştığını yazdı. Kaşifler, Mars’ta başka bir yerde 547 μSv[1]/gün ile karşılaştırıldığında, havzada günde yaklaşık 342 μSv/gün değerinde bir radyasyon dozunun mümkün olduğunu düşünüyor. Bu çok daha küçük bir doz, ancak yine de genellikle güvenli kabul edilen dozdan çok daha yüksek.
Richard Kerr’ın 2013 yılında Science dergisinin haber bölümüne yazdığı gibi, uzun süreli ölümcül radyasyon dozlarına bu şekilde maruz kalmanın kesin etkileri tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak 342 μSv/gün, NASA’nın maruz kalmayı sadece birkaç ayla sınırladığı ISS’de astronotların her gün yaşadıklarında ortalama olarak maruz kaldıkları dozdan %25 daha yüksektir. Marslı kaşifler yıllarını kızıl gezegende geçirebilirler. Araştırmacılar, yıllarca böyle yüksek bir doza maruz kalmanın ilgili herkes için ciddi bir tehlike oluşturabileceğini söyledi. (ABD Nükleer Düzenleme Komisyonu‘na göre maksimum güvenli radyasyon dozu, yılda 620 millirem veya 6200 μSv’dir. Mars’ta günde 342 μSv seviyesindeki radyasyon ile, Marslı kaşifler sadece 19 gün içinde maksimum güvenli radyasyon dozuna maruz kalacaklar.)
Hellas’ın kuzeydoğu tarafı boyunca, lav tüplerinin bölgenin etrafında oluşmasına izin veren Hadriacus Mons adlı eski bir volkanik dağ var. Dağ, magma ve yeraltı suyu arasındaki temastan kaynaklanan bir patlamanın sonucunda oluşmuştur.
Dünya’da, yer altındaki akışkan lavlar yüzeye çıkarken zeminde oyuklar oluşturabilir ve buradan çıkan erimiş kaya tahliye edildikten sonra sert duvarlar, zeminler ve tavanlarla boş tüneller meydana getirir. Bir krater çukuru ise, lav boşluğunun ve yanardağının patlamasından ziyade, boş veya oyuk bir boşluğun üzerinde yatan yüzeyin çökmesi veya batmasıyla şekillenen dairesel veya eliptik çöküntü havzasıdır. İki yöntem ile bunları tespit etmek uzay aracı görüntüleri ile mümkündür. İlk yöntem, çökmüş lav tüplerinin kalıntıları olduğuna inanılan oluklardan bilgi edinmektir. İkinci yöntem, lav tüplerine giriş olarak varsayılan koyu, neredeyse yuvarlak olan “tepe pencerelerinin” yerini saptamaktır.
Mars’ın yörüngesindeki sondalardan alınan görüntülerle arama yapan araştırmacılar, böyle birkaç krater çukur zincirleri ve Hadriacus Mons çevresindeki Mars kabuğuna gömülen eski lav akıntılarının diğer kanıtlarını belirlediler. Bu alçak dağın etrafındaki birden çok alanın gelecekteki keşifler için cazip adaylar olabileceğini yazdılar ve benzetimler, daha düşük yer çekiminin olduğu Mars’ta, oyulmuş tüplerin Dünya’da bulunanlardan çok daha büyük olacağını gösteriyor.
![]() |
| (Üstte) New Mexico’da bir lav tüpünü saklayan bir çukur krater zincirinin havadan görünüşlerini ve (altta) Mars’ta benzer bir oluşumu gösteren bir resim. |
Araştırmacılar, tüplerde yaşamın başka potansiyel avantajları olduğunu yazdı. Tüpleri tespit edip kendi yaşayabileceğimiz şekilde düzenleyebiliriz. Böylece oralarda yaşam yerleri kurabilir tozlardan fırtınalardan, mikrometeoritlerden ya da atmosferin ince olmasından kaynaklı sıcaklık dalgalanmalarından ve tehlikeli maddelerden korunabiliriz.
Bu kaşifler Kızıl Gezegen hakkında daha fazla şey öğrenebilirler. Araştırmacılar, “Ayrıca aday lav tüpleri, Mars jeolojisi ve jeomorfolojisinin doğrudan gözlemlenmesi ve incelenmesi için önemli yerler olarak hizmet edebilir.” deyip şunları da ekledi: “Bu lav tüpleri Mars’ın doğal tarihinde erken mikrobiyal yaşamın gelişimi için herhangi bir kanıt ortaya çıkarmak için de potansiyeldir.”
[1] Sievert: Işınlanan maddenin 1 kg’ına 1 joule’lük x ve gama ışını ile aynı biyolojik etkiyi meydana getiren radyasyon miktarıdır. Burada mikro sievert kullanılmıştır.
Taşkalem
-
Temmuz 26, 2020
Edit this post
Uzay tarihi bir kez daha yazıldı.30 Mayıs 2020’de SpaceX ve NASA uzaya Crew Dragon uzay aracı ile iki astronot fırlattı. Bu fırlatma ile ilk defa özel bir şirketin yörüngeye insan gönderildi ve 2011’de biten Uzay Mekiği Programı’ndan beri ilk defa ABD’den mürettebatlı fırlatma yapıldı.
“SpaceX ilk defa astronotlu fırlatma yaptı ve aynı zamanda ilk defa bir hükümet yörüngeye astronot göndermek için ticaret şirketine güvendi.” diyor uzay danışmanı Laura Forczyk. “Bu büyük bir olay.”
Fırlatmanın ilk olarak 27 Mayıs 2020’de yapılması planlanmıştı fakat kötü hava şartlarından dolayı ertelendi. Yedek tarih olarak belirlenen 30 Mayıs’ta hava şartları uygun olduğundan NASA astronotları Bob Behnken ve Doug Hurley başarıyla Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) doğru kalkış yaptı.
Crew Dragon’un Uluslararası Uzay İstasyonu’na ulaşması yaklaşık 19 saat sürdü. Uzay aracı ISS’ye otonom olarak kenetlendi, Behnken ve Hurley uzay aracı varmadan önce elle kumanda edilen uçuş sistemlerini test etti.
Behnken ve Hurley ISS’ye varır varmaz, Crew Dragon üzerinde test yapılmaya devam edilecek. Crew Dragon ile Dünya’ya dönmeden önce ISS’de bir ay ile dört ay arası bir süre kalacaklar ve ikili, şu anda orada bilimsel araştırma yapan diğer iki astronota katılacak.
Falcon 9 roketinin Crew Dragon’u alev huzmelerinin üstünde yörüngeye taşıması insanlı uzay uçuşunda yeni bir dönem başlattı. Fırlatmadan sonra “Bu gürültüyü daha önce duymuştum fakat kendi ekibinin o roketin içinde olduğu zaman tamamen farklı bir his.” dedi NASA yöneticisi Jim Bridenstine. Artık SpaceX ISS’ye insan gönderebildiği için NASA Rus Soyuz uzay aracını satın almak zorunda kalmayacak ve uzaya astronot gönderme konusunda daha esnek olacak.
“SpaceX ilk defa astronotlu fırlatma yaptı ve aynı zamanda ilk defa bir hükümet yörüngeye astronot göndermek için ticaret şirketine güvendi.” diyor uzay danışmanı Laura Forczyk. “Bu büyük bir olay.”
Fırlatmanın ilk olarak 27 Mayıs 2020’de yapılması planlanmıştı fakat kötü hava şartlarından dolayı ertelendi. Yedek tarih olarak belirlenen 30 Mayıs’ta hava şartları uygun olduğundan NASA astronotları Bob Behnken ve Doug Hurley başarıyla Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) doğru kalkış yaptı.
![]() |
| Kalkış anından görüntü (Kaynak: SpaceX) |
Behnken ve Hurley ISS’ye varır varmaz, Crew Dragon üzerinde test yapılmaya devam edilecek. Crew Dragon ile Dünya’ya dönmeden önce ISS’de bir ay ile dört ay arası bir süre kalacaklar ve ikili, şu anda orada bilimsel araştırma yapan diğer iki astronota katılacak.
Falcon 9 roketinin Crew Dragon’u alev huzmelerinin üstünde yörüngeye taşıması insanlı uzay uçuşunda yeni bir dönem başlattı. Fırlatmadan sonra “Bu gürültüyü daha önce duymuştum fakat kendi ekibinin o roketin içinde olduğu zaman tamamen farklı bir his.” dedi NASA yöneticisi Jim Bridenstine. Artık SpaceX ISS’ye insan gönderebildiği için NASA Rus Soyuz uzay aracını satın almak zorunda kalmayacak ve uzaya astronot gönderme konusunda daha esnek olacak.
Taşkalem
-
Temmuz 24, 2020
Edit this post
Popüler video oyunu PUBG Mobile, rekabeti artırmak ve hilecileri engellemek amacıyla platforma yeni bir hile karşıtı önlem eklediğini duyurdu. Yapılan güncelleme ile artık oyun sunucusu, belirli bir oyuncunun oyun sahibinin görüşünde olup olmadığını gerçek zamanlı olarak tespit edebilecek ve bu bilgiyi kullanarak izleyiciye, oyuncunun konum bilgisini verip vermemeye karar verecek.
Sevilen video oyunu uygulaması PUBG Mobile, rekabeti artırmak ve hilecileri engellemek amacıyla platforma yeni bir hile karşıtı önlem getirdiğini duyurdu. Aktarılan detaylara göre; yeni güncelleme, platformda halihazırda bulunan İzleme Modu’na yeni bir canlı inceleme mekanizması ekledi. Bu düzenleme sayesinde artık oyun sunucusu, belirli bir oyuncunun oyun sahibinin görüşünde olup olmadığını gerçek zamanlı olarak tespit edebilecek ve bu bilgiyi kullanarak izleyicilere, oyuncunun yer bilgisini verip vermemeye karar verecek.
Güncellenen yeni izleme sistemi, mevcut “İzleme Modu” manipüle edilerek yapılan hilelerin engellenmesini ve oyundaki şüpheli davranışların daha etkili şekilde tespit edilerek ortadan kaldırmak üzere İzleme Modu’nun geliştirilmesini hedefliyor. Sistem; oyun sahibi, oyun sunucusu ve izleyici olmak üzere üç farklı rolden oluşuyor. Bu sistemden önce hilecilerin, İzleme Modu’nu iki cihazda kullanarak oyun içerisindeki düşman oyuncuların yerlerini belirleyebildiği ve böylece haksız bir avantaj elde edebildiği ifade ediliyor. Fakat yeni eklenen mekanizma ile bir oyuncu, oyun sahibinin görüşünde değilse yer bilgisi izleyicilerle paylaşılmıyor.
PUBG Mobile hileleri için üretilen çözüm, maçları izleyen oyuncularını deneyimini de etkilemiyor
Diğer yandan; yapılan iyileştirme sadece izleyerek haksız hile yapma ihtimalini ortadan kaldırmıyor, aynı zamanda eklentilerin oyun verilerini değiştirmesini de engellemiş oluyor. Böylece güvenlik ve güvenilirlik, güçlü şekilde sağlanmış oluyor. PUBG Mobile hileleri için üretilen çözüm ayrıca, maçları normal şekilde izleyen oyuncuların deneyimini de etkilemiyor. Yeni tür hileleri tespit etmeye devam ettiğini belirten PUBG Mobile, 10 yıllık yasaklama ile hilecilere karşı daha sıkı aksiyon alırken daha adil ve gerçek anlamda rekabetçi bir oyun ortamı oluşturmak için oyunun güvenliğini geliştirmeye devam ettiğini de sözlerine ekliyor.
Sevilen video oyunu uygulaması PUBG Mobile, rekabeti artırmak ve hilecileri engellemek amacıyla platforma yeni bir hile karşıtı önlem getirdiğini duyurdu. Aktarılan detaylara göre; yeni güncelleme, platformda halihazırda bulunan İzleme Modu’na yeni bir canlı inceleme mekanizması ekledi. Bu düzenleme sayesinde artık oyun sunucusu, belirli bir oyuncunun oyun sahibinin görüşünde olup olmadığını gerçek zamanlı olarak tespit edebilecek ve bu bilgiyi kullanarak izleyicilere, oyuncunun yer bilgisini verip vermemeye karar verecek.
Güncellenen yeni izleme sistemi, mevcut “İzleme Modu” manipüle edilerek yapılan hilelerin engellenmesini ve oyundaki şüpheli davranışların daha etkili şekilde tespit edilerek ortadan kaldırmak üzere İzleme Modu’nun geliştirilmesini hedefliyor. Sistem; oyun sahibi, oyun sunucusu ve izleyici olmak üzere üç farklı rolden oluşuyor. Bu sistemden önce hilecilerin, İzleme Modu’nu iki cihazda kullanarak oyun içerisindeki düşman oyuncuların yerlerini belirleyebildiği ve böylece haksız bir avantaj elde edebildiği ifade ediliyor. Fakat yeni eklenen mekanizma ile bir oyuncu, oyun sahibinin görüşünde değilse yer bilgisi izleyicilerle paylaşılmıyor.
PUBG Mobile hileleri için üretilen çözüm, maçları izleyen oyuncularını deneyimini de etkilemiyor
Diğer yandan; yapılan iyileştirme sadece izleyerek haksız hile yapma ihtimalini ortadan kaldırmıyor, aynı zamanda eklentilerin oyun verilerini değiştirmesini de engellemiş oluyor. Böylece güvenlik ve güvenilirlik, güçlü şekilde sağlanmış oluyor. PUBG Mobile hileleri için üretilen çözüm ayrıca, maçları normal şekilde izleyen oyuncuların deneyimini de etkilemiyor. Yeni tür hileleri tespit etmeye devam ettiğini belirten PUBG Mobile, 10 yıllık yasaklama ile hilecilere karşı daha sıkı aksiyon alırken daha adil ve gerçek anlamda rekabetçi bir oyun ortamı oluşturmak için oyunun güvenliğini geliştirmeye devam ettiğini de sözlerine ekliyor.
Taşkalem
-
Temmuz 24, 2020
Edit this post
- Geabul adı verilen bu yemek Güney Kore'nin geleneksel yiyeceklerinden bir tanesi.
Erkek cinsel organına benzeyen bu balığın adı 'penis balığı', ya haşlamasını yiyorlar, ya da çiğ olarak tüketiyorlar.
- Yine Güney Kore sokaklarında karşılaşacağınız diğer bir yemek ise Beondegi.
Beondegi, ipekböceğinin pupaları ile yapılıyor.
- Endonezya'da bulunan Kopi Luwak Kahvesi.
Endonezya'nın Sumatra adası ile çevresindeki birkaç adada yaşayan palmiye misk kedisinin yediği ve sonrasında dışkıladığı kahve çekirdeklerinden üretilmektedir.
- Avustralya'nın en meşhur yiyeceklerinden bir tanesi ise domates soslu tuna balığı.
Alt tarafında domates var üzerinde tuna balığı onun da üzerinde peynir. Şu görüntüye sahip bir yiyecek ne kadar lezzetlidir bilemiyoruz.
- Güney Kore'de karşılaşabileceğiniz Sannakji isimli yemek ise canlı olan bebek ahtapotlardan meydana geliyor.
Ahtapotların sinir uçları bedeninden kesilerek ayrılıyor fakat hala hareket ettiği için insanlar yerken ağızlarında oynuyor.
- Fiilipinler'de bulunan Balut, bir ördek ya da tavuk embriyosu.
Henüz yumurtanın içerisinde olan embriyo pişiriliyor ve bu şekilde yeniyor.
- Bakire çocuk yumurtaları adı verilen bu yiyecek Çin'in güneyinde oldukça meşhur.
Normal haşlanmış yumurtadan farkı şu, bu yumurtalar çocuk idrarında pişiriliyor. Daha lezzetli olduğunu düşündükleri için genellikle erkek çocukların idrarı kullanılıyor.
- Çin'in diğer iğrenç yiyeceği ise yüzyıl yumurtası.
Birkaç hafta ya da birkaç ay boyunca ördek, tavuk veya bıldırcın yumurtası, kil, kül, tuz, çabuk kireç ve pirinç kabukları karışımı içinde muhafaza edilerek hazırlanmaktadır.
- Casu Marzu adı verilen bu peynir türü Sardinya'ya özgüdür.
Eee ne var bunda diyor olabilirsiniz ama bu peynir içerisinde canlı böcek larvası bulunduruyor.
- Genellikle Asya ülkelerinde tüketilen domuz beyni.
Çiğ ya da pişmiş fark etmez, beyin sağlığı açısından faydalı olduğunu düşündükleri için domuz beyni tüketiyorlar.
- Hem Çin hem de Kore'de tüketilen diğer bir şey ise fare şarabı.
Bu şarap bebek fareler ve pirinçten yapılıyor. Canlı bebek fareleri şarabın içerisine atarak 1 yıl gibi bir süre mayalanmasını bekliyorlar.
- Grönland köpek balığı, adından da anlaşıldığı üzere Grönland'de meşhur.
Kızarmış köpek balığı en ünlü sokak lezzetlerinden.
- Atan kobra kalbi isterseniz Vietnam'a uğramanız gerekecek.
Bir bardak beyaz şarabın içerisine yaşayan bir yılanın kalbini atıyorlar ve afiyetle içiyorlar.
- Meksika'nın en meşhur lezzetlerinden bir tanesi de Escamol.
Escamol'ün içerisinde büyük siyah karıncaların yumurtası bulunuyor.
- Fransa'nın en meşhur sokak lezzetlerinden bir tanesi: kızarmış kurbağa bacağı.
- Japonya'da balon balığını bu şekilde masanızda görebilirsiniz.
Balon balığı zehirli bir balık fakat özenle zehirli damarları çıkarttıktan sonra tüketiyorlar.
Kaydol:
Yorumlar
(
Atom
)
Most Reading
-
NASA tarafından fonlanan araştırma ekibi, Mars konusunda bir açıklamayla gündeme geldi. Mars’ta su deposu bulundu. Bu Kızıl Gezegen’de bu...
-
Albert Einstein'ın dünya çapında tanınmadığı bir dönemi düşünmek zor. Ancak 1915'te görelilik teorisini tamamlamasının ardından b...
-
MIT‘de görev yapan araştırmacılar ve Türk profesör Canan Dağdeviren, kişinin hayati belirtilerini izlemek için kıyafetlere işlenmiş sensö...
-
Adıyaman'ın Gerger ilçesinde çobanlık yapan 38 yaşındaki Turan Cingöz, hayvan otlattığı sırada şekilleri dikkatini çeken kayaçların f...
-
Elon Musk'ın kurucusu ve CEO'su olduğu uzay taşımacılığı şirketi SpaceX’in 22 Nisan’da uzaya gönderdiği Starlink uyduları Türkiye...
Categories
172 kilometre
3D yazıcı
5g
Açlıktan Ölmeyi Tercih Edeceğiniz yemekler
Akıllı yelek gps
Alan Rickman
Albert
And Kondoru
Arthur Stanley Eddington
astronot
bilgisayar
bilgisayar virüsü
Bilim
Biyoloji
buz tabakaları
Canan Dağdeviren
canan dağdeviren kimdir
corona
COVID-19
Dave McClure
dell
deniz kestanesi fosili
Dünyanın En Büyük Kuşları
Dünyanın Farklı Yerlerinden
Düşük sistem gereksinimi
e-bisiklet
eba market nasıl kaldırılır
Einstein
Einstein ve Eddington
elektrikli bisiklet
elektronik t-shirt
en ölümcül hayvanlar
epic games
Etab-5 Google Play Yükleme
etab5 rom
etap 4 root
fatih projesi tablet rom
fatih tablet
fatih tablet kırma
Fauja Singh
faydaları
FIFA 21
fitbit
Food
FPS oyunları önerileri
FPS türü
framework
Frank W Dyson
Gmail
gocycle
google
GPS futbol
Grandma Moses
güneşin en yakın fotoğrafı
Haber
Haberler
huawei
Huawei yeni kamera
Intel nöroformik
İğrenç 17 Yiyecek
iklim değişikliği
İlginç Konular
İncelemeler
İndirimli oyunlar
ingiltere
İstenmeyen reklam e-postalar nasıl engellenir?
J.K. Rowling
Joseph Conrad
Julia Child
kızıl gezegen
Kimya
koronavürüs
kuş tipleri
Lens eklentisi
Listeler
mars
Mars ve Ay yönergesi
Martha Stewart
Maske
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü
meteor
MIT
Microsoft Flight Simulator
mit sensör
nasa
Nasıl Yapılır?
Nedir?
Nişancı oyunları
otopilot
oyun
Oyun konsolu
Ökse Otu
Paul Cezanne
PC mi konsol mu?
PUBG Mobile
pubg mobile hile önlemleri
pubg mobile izleme
pubg mobile izleme modu
pubg sorunları
python
Reid Hoffman
Reklam e-postaları
Resmi Oynanış Tanıtımı
robotlara dokunma duyusu
Rocky Marciano
saglık
Sağlık Haberleri
sanal müze
Shionogi
solucan
sony
Spor ve teknoloji
steam yaz indirimi
stelarc
superstrata
Sylvester Stallone
teknoloji haberleri
Telefonlara takılabilir lens
tesla
trump
truva
ubisoft
UVMask
uykusuzluk
Vera Wang
video
Vincent Van Gogh
virüs
web geliştirme
xps masaüstü
Yeni Oyunlar
Yer Bilimleri


























































